Salı 14 Şevval 1445 - 23 Nisan 2024
Türkçe

Kadının, kabristana uğradığında ölülere selâm vermesi

131847

Yayınlama tarihi : 14-01-2014

Gösterimler : 4271

Soru

Ben, genç bir kızım. Kısa bir süre önce babamı kaybettim. Babam -Allah ona rahmet etsin-, hemen görebileciğim kadar evimize çok yakın olan bir kabristana defnedildi.
Müslüman erkeğin kabristana uğradığı zaman selâm verdiği gibi, benim de kabristana uğradığım zaman babama selâm vermem câiz midir?

Cevap metni

Allah’a hamd olsun.

Hamd, yalnızca Allah'adır.

Birincisi:

Kadınların kabirleri (kabristanı) ziyâret etmeleri,ilim ehli arasında ihtilaflı bir konudur. Bu konuda daha ihtiyatlı olan, ziyâret etmemeleridir.

Bu konuda daha detaylı bilgi için (8198) nolu sorunun cevabına bakabilirsiniz.

İkincisi:

Bir kadının, -ziyâret amacı olmaması kaydıyla-, kabristana uğradığı zaman ölülere selâm vermesinde bir sakınca yoktur. Çünkü bu konuda yasaklayıcı bir delil yoktur. Fakat her diriyi uzaktan gördüğünde ona selâm vermesi meşrû olmadığı gibi, evinden kabristanı her gördüğünde de selâm vermesi meşrû değildir. Bunun içindir ki Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in, mescitten Bakî kabristanına selâm verdiğine dâir hiçbir hadis gelmemiştir. Aksine Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- sadece Baki kabristanına geldiği zaman oradaki ölülere selâm verirdi.

Nitekim Bureyde'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:

كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُعَلِّمُهُمْ إِذَا خَرَجُوا إِلَى الْمَقَابِرِ، فَكَانَ قَائِلُهُمْ يَقُولُ : السَّلَامُ عَلَيْكُمْ أَهْلَ الدِّيَارِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُسْلِمِينَ ، وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ لَلَاحِقُونَ، أَسْأَلُ اللَّهَ لَنَا وَلَكُمْ الْعَافِيَةَ. [ رواه مسلم ]

"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- kabristana çıkacakları zaman (ne söyleyeceklerini)ashâbına öğretirdi.(Onlardan mezarlığa gideni) şöyle derdi:

-Bu yurdun (kabristanın) mü'minler ve müslümanlardan olan sâkinleri! Allah'ın selâmı üzerinize olsun. Allah'ın izniylebiz de size kavuşacağız(îmân üzere öleceğiz). Allah'tan bize ve size, (her türlü belâlardan, dünyâ ve âhiret azabından) kurtuluş dileriz." (Müslim, hadis no: 975)

Diğer rivâyet ise şöyledir:

أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ إِذَا أَتَى عَلَى الْمَقَابِرِ قَالَ: السَّلَامُ عَلَيْكُمْ أَهْلَ الدِّيَارِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُسْلِمِينَ ، وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ بِكُمْ لَاحِقُونَ، أَنْتُمْ لَنَا فَرَطٌ، وَنَحْنُ لَكُمْ تَبَعٌ، أَسْأَلُ اللَّهَ الْعَافِيَةَ لَنَا وَلَكُمْ. [ رواه النسائي ]

"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- kabristana geldiği zaman şöyle derdi:

-Bu yurdun (kabristanın) mü'minler ve müslümanlardan olan sâkinleri! Allah'ın selâmı üzerinize olsun. Allah'ın izniylebiz de size kavuşacağız(îmân üzere öleceğiz). Siz bizim öncülerimizsiniz, biz de arkanızdan geleceğiz. Allah'tan bize ve size, (her türlü belâlardan, dünyâ ve âhiret azabından) kurtuluş dileriz." (Nesâî, hadis no: 2040)

Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn'e -Allah ona rahmet etsin-:

"Ben, kadınların, kabirleri (kabristanı) ziyâret etmelerinin haram olduğunu ve bunun câiz olmadığını biliyorum. Fakat bir bacımız diyor ki: Ben, babamın refakatinde annemin kabrini ziyâret etmek istiyorum. Bu kendisine câiz midir?" diye sormuş, bunun üzerine o şöyle cevap vermiştir:

"Bu ona câiz değildir. Çünkü kadın, ister kendisi tek başına olsun, isterse mahremiyle birlikte olsun, kabirleri (kabristanı) ziyâret etmekten yasaklanmıştır. Çünkü Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- kabirleri ziyâret eden kadınlara lânet etmiştir. Eğer annesine fayda vermek istiyorsa, Allah Teâlâ'ya yalvarıp annesi için duâ etsin. Nerede olursa olsun, Allah Teâlâ'ya annesi için duâ ederse, Allah Teâlâ onun duâsını kabul eder. Zirâ anne bu duâdan istifâde edecektir.

Evet... Bir kadın, kabirleri (kabristanı) ziyâret etme amacının dışında bir şey için evinden dışarı çıkar ve daha sonra kabristana uğrarsa, kabristanın yanında durup oradaki ölülere bilinen şu şekilde selâm vermesinde ve daha sonra oradan ayrılmasında bir sakınca yoktur:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ دَارَ قَوْمٍ مُؤْمِنيِنَ، وَإِنَّا إِنْ شاَءَ اللهُ بِكُمْ لاَحِقوُنَ، يَغْفِرُ اللهُ لَنَا وَلَكُمْ ، يَرْحَمُ اللهُ الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنَّا وَمِنْكُمْ وَالْمُسْتَأْخِرِينَ، نَسْأَلُ اللهَ لَناَ وَلَكُمُ الْعاَفِيَةَ، اَللَّهُمَّ لاَ تَحْرِمْناَ أَجْرَهُمْ وَ لاَ تُضِلَّناَ بَعْدَهُمْ، وَاغْفِرْ لَنَا وَلَهُمْ.

"Ey mü'minler yurdunun (kabristanın) sâkinleri! Allah'ın selâmı üzerinize olsun. Allah'ın izniyle biz de size kavuşacağız (îmân üzere öleceğiz). Allah'tan bize ve size, (her türlü belâlardan, dünyâ ve âhiret azabından) kurtuluş dileriz. Allah, bizden ve sizden daha önce ölenlere de, sonra öleceklere de merhamet etsin. Allahım! Onların ecrinden bizi mahrum etme ve bizi onlardan sonra saptırma. Bizi ve onları bağışla." ("Nuru'n Ale'd-Derb Fetvâları")

Allah Teâlâ en iyi bilendir.

Kaynak: İslam Soru-Cevap Sitesi