Allah’a hamd olsun.
“Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘den veya O’nun dışındaki ölülerden şefaat talep etmek, câiz değildir. İlim ehline göre bu davranış, büyük şirktir. Çünkü Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- vefat ettikten sonra hiçbir şeye sahip değildir.
Oysa Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
قُلْ لِلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا [ سورة الزمر الآية:44 ]
"(Ey Nebi!) De ki:Şefaatin tümü Allah'ındır.Göklerin ve yerin mülkü O'nundur.Sonra O'na döndürüleceksiniz."[1]
Bu sebeple şefaat, Allah Teâlâ’nın mülküdür. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- ve O’nun dışındaki ölüler, öldükten sonra şefaat ve duâ gibi hiçbir şeyde tasarruf hakkına sahip değillerdir. Çünkü insan öldüğü zaman şu üç şey dışında ameli kesilir: Sadaka-i câriye, faydalanılan ilim ve kendisine duâ eden salih evlat. Hadiste belirtildiği üzere ümmetinin sadece salât ve selâmı Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e arz edilir.
Bunun içindir ki Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
لَا تَتَّخِذُوا قَبْرِي عِيدًا، وَلَا تَجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قُبُورًا، وَحَيْثُمَا كُنْتُمْ فَصَلُّوا عَلَيَّ؛ فَإِنَّ صَلَاتَكُمْ تَبْلُغُنِي. [ رواه أحمد بسند صحيح ]
"Kabrimi, ibâdet amacıyla sürekli ziyâret edilen bir yer hâline getirmeyin. Evlerinizi kabirlere çevirmeyin.[2] Nerede olursanız olun bana salât getirin.Çünkü sizin salâtınız bana ulaşır."[3]
Amellerin kendisine (Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e) sunulduğu, bu amellerin içerisinde iyilik bulduğunda Allah’a hamd ettiğini, kötülük bulduğunda ise bizim için Allah’a istiğfarda bulunduğuna dâir rivâyet olunan hadis zayıftır. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘den sahih olarak böyle bir şey gelmemiştir. Şayet hadis sahih olsaydı, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘den şefaat talep etmemizin bir delili ve anlamı olmazdı.
Kısacası; Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘den veya ölmüşlerden başka birisinden şefaat talep etmek, câiz olmayan bir davranıştır ve bu davranış, şer’î kâide gereği büyük şirk sayılır. Çünkü bu davranış; ölüden gücü yetmediği bir şeyi talep etmek ve istemek demektir.
Tıpkı ölüden hastaya şifâ vermesini, düşmanlarına karşı kendisine yardım etmesini veya darda kalmışlara yardım etmesini talep etmek gibi...
Bütün bunlar, büyük şirk türlerindendir. Böyle bir şeyi Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘den istemek ile Şeyh Abdulkadir el-Geylânî’den veya falandan, filandan, Seyyid Bedevî’den, Hüseyin’den veyahut da başka birisinden istemek arasında hiçbir fark yoktur. Bunu (şefaati) ölülerden istemek, câiz olmayan bir davranıştır ve şirkin kısımlarından birisidir.
Eğer müslüman ise, ölüye sadece rahmet okunur, Allah Teâlâ’nın ona mağfiret ve rahmet etmesi için duâ edilir. Bir müslüman, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e selâm verdiği zaman, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- onun selâmını alır ve ona duâ eder.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘den medet veya şefaat veyahut da düşmanlarına karşı kendisine yardım etmesini istemeye gelince, bu câiz değildir. Zirâ bu davranış, câhiliye döneminin ve şirk halkının amelindendir. Bu sebeple müslümanın buna dikkat etmesi ve bu gibi şeylerden sakınması gerekir.”[4]
[1] Zümer Sûresi: 44
[2] "Namazları ve diğer ibâdetleri bırakmayın ki evlerinizde ölüler gibi olmayasınız. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- ibâdetten yoksun olan yeri kabirlere, ibâdetten yoksun olan kimseyi de ölüye benzetmiştir. (Çeviren)
[3] İmam Ahmed sahih bir senedle rivâyet etmiştir.
[4] Abdulaziz b. Baz, “Fetâvâ Nuru’n Ale’d-Derb”, c: 1, s: 392