Allah’a hamd olsun.
Tehiyyetu'l-Mescid, âlimlerin çoğunluğuna göre sünnettir. Bazı ilim ehli, bu konuda icma (âlimler arasında oybirliği) olduğunu nakletmişlerdir.
Ebu Katâde'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
إِذَا دَخَلَ أَحَدُكُمُ الْمَسْجِدَ فَلَا يَجْلِسْ حَتَّى يُصَلِّيَ رَكْعَتَيْنِ. [ رواه البخاري ومسلم ]
"Biriniz mescide girdiği zaman iki rekât (nâfile) namaz kılmadan oturmasın." (Buhârî; hadis no: 1167. Müslim; hadis no: 714)
İmam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
"Âlimler, Tehiyyetu'l-Mescid'in müstehap olduğu konusunda icmâ etmişlerdir. Ebu Katâde'nin -Allah ondan râzı olsun- oturmayı açıkça nehyeden hadisi gereği, bir kimsenin, özürsüz olarak Tehiyyetu'l-Mescid'i kılmadan oturması mekruhtur." ("el-Mecmû'"; c: 3, s: 544)
Hâfız İbn-i Hacer -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
"Fetvâ imamları, bu konudaki (Tehiyyetu'l-Mescid konusundaki) emrin, sünnet olduğunda ittifak etmişlerdir. İbn-i Battâl, farz olmadığını açıkça belirten İbn-i Hazm'e rağmen Zâhiriye mezhebinin, bunun farz olduğu görüşünde olduğunu nakletmiştir." ("Fethu'l-Bârî"; c: 1, s: 538-539. "el-Muhallâ"; c: 2, s: 7)
İlmî Araştırmalar ve Dâimî Fetvâ Komitesi'nin bir fetvâsında şöyle gelmiştir:
"Herhangi bir vakitte mescide giren kimsenin Tehiyyetu'l-Mescid kılması sünnettir. Zirâ Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şu sözü bu konuda geneldir:
إِذَا دَخَلَ أَحَدُكُمُ الْمَسْجِدَ فَلَا يَجْلِسْ حَتَّى يُصَلِّيَ رَكْعَتَيْنِ. [ رواه البخاري ومسلم ]
"Biriniz mescide girdiği zaman iki rekât (nâfile) namaz kılmadan oturmasın." (Buhârî ve Müslim)" ("İlmî Araştırmalar ve Dâimî Fetvâ Komitesi Fetvâları"; c: 7, s: 137)
Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- de bu konuda şöyle demiştir:
" Tehiyyetu'l-Mescid'in farz olduğunu söyleyen görüş, kuvvetli bir görüştür.Fakat en yakın görüş, bu namazın müekked sünnet olduğunu söyleyen görüştür. Bu konuda en doğrusunu Allah Teâlâ bilir." ("Mecmû'u Fetâvâ İbn-i Useymîn"; c: 14, s: 354)
Allah Teâlâ en iyi bilendir.