Cuma 19 Ramazan 1445 - 29 Mart 2024
Türkçe

Cemaate yetişemeyen kimse için sabah namazının sünneti

Soru

Bir müslüman, sabah namazını cemaatle kılmaktan uyku veya başka bir sebeple geri kalırsa, sabah namazının sünneti ne zaman kılınmalıdır? Sabah namazının farzından önce mi, yoksa sonra mı kılınmalıdır?

Cevap metni

Allah’a hamd olsun.

"Bir insan, sabah namazını cemaatle edâ etmekten geri kalır ve namaza yetişemezse, önce sabah namazının sünnetini, sonra da farzını kılar.

Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bir yolculukta sabah namazında uykuya kalınca ancak güneşin sıcaklığıyla uykudan uyanabilmişti. Uyandıktan sonra önce sünneti kılmış, ardından da sabah namazının farzını kılmıştı. Bu arada âdet olduğu üzere namazdan önce ezân okunmasını, sonra da farz için kâmet getirilmesini emretmişti. Buna göre bir insan, sabah namazını kaçırmışsa ve insanlar sabah namazını kıldıktan sonra uykudan uyanabilmişse veya mescide geldiğinde insanlar namazı kılmışlarsa, önce sabah namazının iki rekâtlık sünnetini kılar, ardından farzını kılar. Sünnet olan bu şekildedir.

Sabah namazının sünnetini, farzından sonra veya güneş doğduktan sonra kılmak için ertelerse, bunda sakınca yoktur. Fakat Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in bir seferinde sabah namazını kaçırdığında yaptığı gibi, ilk önce sabah namazının sünnetini, ardından da farzını kılması, daha yerinde ve daha fazîletlidir.

Bir insan, mescide geldiğinde kendisi sünneti kılmamış, cemaat ise farz namazını kılıyorlarsa, o da onlarla beraber farzı kılar. Eğer farzı kıldıktan sonra sünneti kaza ederse veya güneş yükseldikten sonra kılarsa, bu daha fazîletlidir.

Böylelikle hem böyle, hem de bu hadisteki gibi yapmış olur. Bu sünneti mescitte veya evde kılmak konusunda Allah'ın izniyle muhayyerdir.Dilerse güneş yükseldikten sonra sabah namazının sünnetini kaza eder. Allah'a hamd olsun bütün bunlarda hüküm geniştir (kısıtlama yoktur) ve hepsiyle Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den hadis gelmiştir."

Kaynak: Abdulaziz b. Baz; "Fetâvâ Nuru'n ale'd-Derb"; c: 2, s: 869