Allah’a hamd olsun.
Hamd, yalnızca Allah'adır.Allah Teâlâ bu âyet-i kerimede hac ile ilgili birtakım hükümlerle âdâbı zikretmektedir.
Allah Teâlâ: "Hac, bilinen aylardadır" buyurmaktadır.
Yani: Haccın vakti; bilinen aylardır ki bunlar: Şevval, Zilkâde ve Zilhicce'nin ilk on günüdür.
Bazı ilim ehli ise, Zilhicce ayının tamamının hac aylarından olduğu görüşüne varmıştır.
Allah Teâlâ: "Kim, o aylarda (ihrâma girerek) haccı (kendisine) gerekli kılarsa…" buyurmaktadır.
Yani: "Kim, o aylarda hac için ihrama girerse,.." Zirâ hac için ihrama girdiği zaman, artık onun haccı tamamlaması gerekir.
Çünkü Allah Teâlâbaşka bir âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:
"Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın." (Bakara Sûresi: 196)
Allah Teâlâ: "...hacda kadına yaklaşmak, günaha sapmak ve tartışmak yoktur." buyurmaktadır.
Yani: "Hac için ihrama girdikten sonra artık haccına tâzim göstermesi, kadına yaklaşmak, günaha girmek ve tartışmak gibi haccını ifsad edecek veya haccının sevabını eksiltecek şeylerden haccını muhafaza etmesi gerekir.
Âyet-i kerimede geçen "Rafes" kelimesi, cimâ (cinsel ilişkiye girmek) anlamına geldiği gibi, öpmek, cimâ ve şehvet hakkında konuşmak gibi cimâya götüren sözlü ve fiilî davranışlar da buna girer.
"Rafes" kelimesi; çirkin ve açık-saçık (müstehcen) söz anlamına da gelir.
Âyet-i kerimede geçen "Fusûk" kelimesi; ana-babaya itaatsizlik, yakın akrabayla ilişkiyi kesmek, fâiz yemek, yetim malı yemek, insanları çekiştirmek (gıybet) ve insanlar arasında laf taşımak (koğuculuk) gibi günahların hepsini kapsar. İhramın yasaklarını işlemek de fusûktandır.
Âyet-i kerimede geçen "Cidâl" kelimesi; haksız yere münakaşa etmek, mücadele etmek, çekişmek ve tartışmak anlamlarına gelir. Bundan dolayı hac veya umre için ihrama giren kimsenin başkasıyla haksız yere münakaşa etmesi ve tartışması câiz değildir.
Hakkı açıklamak için güzel bir şekilde tartışmaya gelince, bu davranış, Allah Teâlâ'nın emrettiği bir şeydir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
ادْعُ إِلِى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ [ سورة النحل الآية: 125 ]
"(Ey Nebi! İnsanları) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır, onlarla en güzel şekilde mücadele et.Şüphesiz ki senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir." (Nahl Sûresi:125)
Çirkin ve müstehcen söz söylemek, her türlü günah işlemek, haksız şekilde tartışmak ve mücadele etmek gibi şeyler, diğer zaman ve mekanlarda dînen yasak olduğuna göre, bunların hacda yasak olması daha öncelikli ve elzemdir.Çünkü hacdan maksat; Allah Teâlâ için zelil olmak, O'na boyun eğmek, mümkün olan salih amellerle ona yakınlaşmaya ve her türlü günah işlemekten de uzak durmaya çalışmaktır. Böyle olduğu takdirde yapılan hac, mebrur olur. Mebrur haccın karşılığı (mükâfatı) ise, ancak cennettir.
Allah Teâlâ'dan, kendisini zikretmek, kendisine şükretmek ve güzel bir şekilde ibâdet etmekte bize yardım etmesini dileriz.
Allah Teâlâ en iyi bilendir.
Bu konuda "Fethu'l-Bârî", c: 3, s: 382. "İbn-i Sa'dî Tefsiri", s: 125. "İbn-i Baz'ın Fetvâları", c: 17, s: 144'e bakabilirsiniz.