Allah’a hamd olsun.
Hamd, Allah Teâlâ'yadır.Erkeğin gümüş yüzük takmasında ve yüzüğünün üzerine 'Allah' lafzını veya buna benzer bir lafzı yazdırmasında hiçbir günah yoktur.
Enes b. Mâlik'ten rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اتَّخَذَ خَاتَمًا مِنْ فِضَّةٍ، وَنَقَشَ فِيهِ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ. وَقَالَ: إِنِّي اتَّخَذْتُ خَاتَمًا مِنْ وَرِقٍ، وَنَقَشْتُ فِيهِ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ، فَلاَ يَنْقُشَنَّ أَحَدٌ عَلَى نَقْشِهِ. [ رواه البخاري ومسلم]
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- gümüşten bir yüzük edindi ve yüzüğün içine 'Muhammed, Allah'ın Elçisidir' diye nakşettirdi.
Enes b. Mâlik dedi ki:
-Ben de gümüşten bir yüzük edindim ve içine 'Muhammed, Allah'ın Elçisidir' diye nakşettirdim.Hiç kimse onun (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yüzüğünün içinde bulunan 'Muhammed, Allah'ın Elçisidir') nakışının üzerine başka bir şeyi nakşettirmesin." (Buhârî; hadis no: 5877. Müslim; hadis no: 2092).
Bu hadis, yüzüğün üzerine 'Allah' lafzını nakşettirmenin (yazdırmanın) câiz olduğuna delâlet etmektedir.
Hâfız İbn-i Hacer el-Askalânî -Allah ona rahmet etsin- 'Fethu'l-Bârî' adlı eserinde şöyle demiştir:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, kendi nakışının üzerine nakşedilmesini yasaklaması, yüzüğünün içinde adının ve sıfatının bulunmasından dolayıdır. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu yüzüğü yaptırmasının nedeni; kendisine âit bir alâmet olması, onu başkasından ayırt eden bir özellik olduğunu göstermesi ve yüzüğünü mühür olarak (mühür vurmak) içindir. Şayet bir kimse, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yüzüğünün bir benzerini yapmak (yüzüğünün üzerine veya içine 'Muhammed, Allah'ın Elçisidir' diye nakşettirmesi) câiz olsaydı, maksat ortadan kalkardı."
İlk müslümanlardan birçok kimse, yüzüklerinin üzerlerine 'Allah' lafzını içeren birtakım ibâreler nakşettirdikleri nakledilmiştir.
Nitekim Hâfız İbn-i Hacer el-Askalânî -Allah ona rahmet etsin- 'Fethu'l-Bârî' adlı eserinde bunlardan bazılarını zikretmiş ve şöyle demiştir:
"İbn-i Ebî Şeybe 'el-Musannef' adlı eserinde, İbn-i Ömer'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- naklettiğine göre, İbn-i Ömer, yüzüğünün üzerine 'Abdullah b. Ömer' diye nakşettirmiştir.
Yine, İbn-i Ebî Şeybe, Huzeyfe ve Ebu Ubeyde'den naklettiğine göre, hem Huzeyfe, hem de Ebu Ubeyde, yüzüklerinin üzerine, "Elhamdulillah"; Ali b. Ebî Tâlib, yüzüğünün üzerine 'Allah, Melik'tir'; İbrahim en-Nehaî, yüzüğünün üzerine 'Billah'; Mesrûk, yüzüğünün üzerine 'Bismillah'; Ebu Ca'fer el-Bâkır'ın, yüzüğünün üzerine 'el-İzzetu Lillah (İzzet ve şeref, Allah'ındır' lafızları nakşettirmişlerdi. Hasan ve Hüseyin de -Allah ikisinden de râzı olsun- yüzüğün üzerine Allah'ın adının nakşedilmesinde bir sakınca görmezlerdi.
İmam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
'Bu, cumhurun görüşüdür. İbn-i Sîrîn ve bazı âlimlerden yüzüğün üzerine nakış yapılmasının mekruh olduğu nakledilmiştir.
İbn-i Ebî Şeybe, sahih bir senedle İbn-i Sîrîn'den rivâyet ettiğine göre o, bir kimsenin yüzüğünün üzerine 'Hasbiyellah (Allah, bana yeter)' gibi yazı yazmasında bir sakınca görmezdi.Bu da yüzüğün üzerine yazı yazmanın mekruh görüldüğü hükmünün sâbit olmadığına delâlet eder. İki hükmün (müstehap ve mekruh) arasını şöyle bulmak mümkündür: Cünüp veya hayızlı olan veyahut da büyük abdest gideren kimseler, istincâ yaptıkları ellerinde yüzük bulundurmaları, mekruhtur. Eğer bu durum, sözkonusu değilse (örneğin yüzük sağ elin parmağında ise veyahut da yüzüğü sol elin parmağından çıkarmışsa), bu takdirde mekruh olmaz. Aksine kerâhet hükmü, yüzüğün kullanıldığı cihete göredir.
Allah Teâlâ en iyi bilendir.'