Cuma 29 Rebiüs-Sani 1446 - 1 Kasım 2024
Türkçe

RASÛL İLE NEBÎ ARASINDAKİ FARK ?

Soru

Allah Teâlâ, Ahzâb Sûresi 40. âyette şöyle buyurmuştur:
ولكن رسول الله وخاتم النبيين [ سورة الأحزاب الآية: ٤٠ ]
“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirisinin babası değildir.Fakat O, Allah’ın rasûlü ve nebîlerin sonuncusudur.” Ahzâb Sûresi: 40 Âyette geçen rasûl ve nebî arasındaki fark nedir? Allah Teâlâ niçin son rasûl (elçi) demedi de rasûlullah (Allah'ın elçisi) dedi?

Cevap metni

Allah’a hamd olsun.

Nebî ve rasûl arasında meşhur fark: Rasûl, kendisine yeni bir şeriat (dîn) vahyedilen ve bunu tebliğ etmekle emrolunan kimsedir.Nebî ise, kendisine yeni bir şeriat vahyedilmeyen ve onu tebliğ etmekle emrolunmayan kimsedir. Fakat bu fark, birtakım kusurlardan uzak değildir.Zirâ nebî, dâvet, tebliğ ve hükümle mükelleftir.Bunun içindir ki Şeyhul-İslâm İbn-i Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:

"Doğru olan, yalanlayan kâfirler topluluğuna gönderilen kimse, rasûl (elçi)dir. Kendisinden önceki rasûlün şeriatına îmân eden mü'minler topluluğuna dînlerini öğretmek ve onlar arasında hüküm vermek için gönderilen kimse ise, Nebîdir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

إنا أرسلنا التوراة فيها هدى ونور يحكم بها النبيون الذين أسلموا [ سورة المائدة: ٤٤]

“Andolsun ki biz, içerisinde hidâyet (dalâletten doğru yolu gösteren, hükümleri açıklayan) ve nûr olan Tevrât’ı indirdik. Allah’ın emrine teslim olmuş peygamberler, yahûdiler arasında Tevrât ile hükmederlerdi.Rablerinin emrine teslim olmuş yahûdîlerden âbid kimselerle âlimler de onunla hükmetmişler ve peygamberlerinin, onlar arasında Tevrât ile hükmettiklerine hepsi şâhitlik etmişlerdi..” Mâide Sûresi:44

Bu sebeple İsrailoğullarının nebîleri (peygamberleri), Musa -aleyhisselâm-'a indirilen Tevrât ile hüküm veriyorlardı.

Allah Teâlâ niçin:

“... ve nebîlerin sonuncusudur.” Ahzâb Sûresi: 40

demiş, fakat:“... ve rasûllerin sonuncusudur” dememiştir. Çünkü risâletin son bulması, nebîliğin (peygamberliğin) son bulmasını gerektirmez. Fakat nübüvvetin (nebîliğin) son bulması, risâletin son bulmasını gerektirir.

Bunun içindir ki Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-:

كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمْ الأَنْبِيَاءُ، كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ، وَإِنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي (متفق عليه)

“İsrailoğullarını nebîler (peygamberler) yönetiyorlardı (yani bir fesat ortaya çıktığı zaman Allah Teâlâ onlara bir peygamber göndererek onların işlerini düzeltir ve Tevrât'ı değiştirerek çıkardıkları yeni hükümleri onlar ortadan kaldırılardı). Onlardan bir nebî ölünce, yerine başka bir nebî gelirdi. Şüphe yok ki benden sonra hiçbir nebî (peygamber) olmayacaktır (ki benden sonra, onların yaptıkları gibi yapsın)." Buhârî ve Müslim

Demiş, fakat: "Benden sonra rasûl olmayacaktır" dememiştir.

Böylelikle Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sonra ne bir rasûl, ne de bir nebî olacağı, aksine onun, nebîlerin ve rasûllerin sonuncusu olduğu anlaşılmış olmaktadır.

Kaynak: Abdurrahman el-Berrâk