Allah’a hamd olsun.
Sünneti veonun ahkâmını bilen, sünnetin nuruyla aydınlanan, onungölgesinde gölgelenen, şeriata ve sünnete uymanın güzelkokusunu koklayan herkes, soruda gelen bütün bu amellerin, sapık birbid’at olduğunu ve müslümanın, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-‘i sevmeninböyle olmadığını çok iyi bilir.
Eğerböyle olmasaydı, Ebu Bekir ve diğer sahâbe -Allah onlardan râzı olsun- bu gibi amelleriniçin bizden önce yapmadılar?
Saîd b.el-Museyyib ve diğer tâbiîn -Allah onlararahmet etsin-, bu gibi amelleri niçin bizden önceyapmadılar?
Dörtmezhep imamı ve diğer İslâm âlimleri, bu gibi amelleri niçinbizden önce yapmadılar?
Bukimselerden hiçbirisi bunun gibi veya buna yakın hiçbirdavranışta bulunmuş değildir.
Evet… Allah Teâlâ, PeygamberiMuhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e salâtta bulunmayı bizeemretmiş ve Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- de bizi buna teşvik etmiştir. Fakat Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-‘i gerçekten sevenler ve büyük ecirler kazanmakisteyenler, bunun gibi veya buna yakın hiçbir davranıştabulunmamışlardır.
Bu iş için çizelge ve tablolar yaparakvakit kaybetmek, bu çizelgeleri okullara, evlere ve internetteki forumlaradağıtmak, bütün bunların hiçbir faydası yoktur ve ömrüboşa tüketmektir.Hatta bu davranış; dînde çıkarılanbir sapıklık ve akılsızlıktır!!
Bu davranışta bulunan kimseler,şayet Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-‘e uymanın anlamını bilmişolsalardı, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-‘in eşlerine olan davranışındakisünnetini, nasıl abdest alınması ve nasıl namazkılınması gerektiğini insanlara öğretmek,onları, fâizi bırakmaya, cemaat namazını, hatta namazıtamamen terketmemeye teşvik etmek ve kadınları,açılıp-saçılmaktan uyarıp sakındırmak gibi, bugayret ve çalışmaları; Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in sünnetinibilmeyen ve dosdoğru yoldan sapan birçok tâife ve cemaatlere, İslâmmesajının ulaşmasında büyük etkisi olabilecek insanlara faydalıişlerde kılmaları mümkün olabilirdi. Fakat Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in gerçeksünnetine uymaya alaylı gözle bakan ve onu dînin emrettiğişekilde seven kimseleri tanımaz bir şekilde bakan bid’at ehli,bu gibi çok kıymetli amellere nasıl muvaffak olabilir ki
Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-‘e salâtta bulunmanın hükmünüöğrenmek için (101856) nolu sorunun cevabınabakınız.
Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-‘e salât ve selâmın ne anlama geldiğiniöğrenmek için (69944) nolu sorunun cevabınabakınız.
Yukarıdakisoruda zikredilen davranışlarda bulunan kimseler, bu fiilleriylebirçok bid’atlara veya birçok yönden bid’atlara düşmüşlerdir.
Bunlardanbazıları şunlardır:
Birincisi:
Bukimseler, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-‘e getirdikleri salâtı, bir bayram hâlinegetirmişlerdir. Bu bayram ise, bid’at bir münâsebet olan Mevlid-iNebevî’dir.
Nitekim sitemizdeki (10070), (13810)ve (70317) nolu soruların cevaplarında bu bid’atınçirkinliğinin açıklaması daha önce geçmişti.
İkincisi:
Bu kimseler,Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e getirdikleri salâtı, belirlibir sayıyla sınırlı tutmuşlar, bu hesaplama işinide kendilerine ve insanlara yüklemişlerdir. Bu fiil, Allah Teâlâ’nın emretmediği bir davranıştır.Oysa müslüman, -soruda gelen hadiste olduğu gibi, ki bu hadisin sahiholup-olmadığı konusunda âlimler arasında görüşayrılığı vardır-, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e 10 defa salâttabulunabilir.10 defadan fazla salâtta bulunursa, kendisinin lehinedir.Müslümanın, belirli sayıda olması gereken bir zikri, mutlak(sınırsız) kılma hakkı yoktur. Aynı şekildemutlak olan bir zikri, kendi yanından belirli bir sayı ilesınırlandırma hakkı da yoktur.
Böyle yapan kimselerle onlardan önceki bid’atçılar,Abdullah b. Mes’ud’un -Allahondan râzı olsun- şu sözüne ne kadar da lâyıktırlar:
… فَعُدُّوا سَيِّئَاتِكُمْ؛فَأَنَا ضَامِنٌ أَنْ لَا يَضِيعَ مِنْ حَسَنَاتِكُمْ شَيْءٌ.
[ رواه الدارمي في مقدمة سننه ]
“… Siz, kötülüklerinizi (günahlarınızı)sayın! Zirâ ben, iyiliklerinizden hiçbir şeyin zâyiedilmeyeceğine dâir size güvence veririm.(Yani iyiliklerisaymaya gerek yoktur. Çünkü iyiliklerinkarşılığını Allah Teâlâ mutlaka verecektir.Fakat sizgünahlarınızı sayın. Çünkü siz,günahlarınızdan hesaba çekileceksiniz).” (Dârimî,süneninmukaddimesinde rivâyet etmiştir. Hadis no: 204)
(Hadisin tamamı Dârimî’de şöyledir:
أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُالْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ يَحْيَى قَالَ: سَمِعْتُ أَبِي يُحَدِّثُعَنْ أَبِيهِ قَالَ: كُنَّا نَجْلِسُ عَلَى بَابِ عَبْدِ اللهِ بْنِ مَسْعُودٍقَبْلَ صَلَاةِ الْغَدَاةِ، فَإِذَا خَرَجَ مَشَيْنَا مَعَهُ إِلَى الْمَسْجِدِ،فَجَاءَنَا أَبُو مُوسَى الْأَشْعَرِيُّ فَقَالَ: أَخَرَجَ إِلَيْكُمْ أَبُوعَبْدِ الرَّحْمَنِ بَعْدُ؟ قُلْنَا: لَا، فَجَلَسَ مَعَنَا حَتَّى خَرَجَ.فَلَمَّا خَرَجَ، قُمْنَا إِلَيْهِ جَمِيعًا، فَقَالَ لَهُ أَبُو مُوسَى: يَاأَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ! إِنِّي رَأَيْتُ فِي الْمَسْجِدِ آنِفًا أَمْرًاأَنْكَرْتُهُ، وَلَمْ أَرَ وَالْحَمْدُ لِلهِ إِلَّا خَيْرًا. قَالَ: فَمَا هُوَ؟فَقَالَ: إِنْ عِشْتَ فَسَتَرَاهُ. قَالَ: رَأَيْتُ فِي الْمَسْجِدِ قَوْمًاحِلَقًا جُلُوسًا يَنْتَظِرُونَ الصَّلَاةَ، فِي كُلِّ حَلْقَةٍ رَجُلٌ وَفِيأَيْدِيهِمْ حَصًى، فَيَقُولُ: كَبِّرُوا مِائَةً، فَيُكَبِّرُونَ مِائَةً.فَيَقُولُ: هَلِّلُوا مِائَةً، فَيُهَلِّلُونَ مِائَة، وَيَقُولُ: سَبِّحُوامِائَةً، فَيُسَبِّحُونَ مِائَةً. قَالَ: فَمَاذَا قُلْتَ لَهُمْ؟ قَالَ: مَاقُلْتُ لَهُمْ شَيْئًا انْتِظَارَ رَأْيِكَ، وَانْتِظَارَ أَمْرِكَ. قَالَ:أَفَلَا أَمَرْتَهُمْ أَنْ يَعُدُّوا سَيِّئَاتِهِمْ وَضَمِنْتَ لَهُمْ أَنْ لَايَضِيعَ مِنْ حَسَنَاتِهِمْ، ثُمَّ مَضَى وَمَضَيْنَا مَعَهُ حَتَّى أَتَىحَلْقَةً مِنْ تِلْكَ الْحِلَقِ، فَوَقَفَ عَلَيْهِمْ، فَقَال: مَا هَذَا الَّذِيأَرَاكُمْ تَصْنَعُونَ؟ قَالُوا يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ! حَصًى، نَعُدُّبِهِ التَّكْبِيرَ وَالتَّهْلِيلَ وَالتَّسْبِيحَ. قَالَ: فَعُدُّواسَيِّئَاتِكُمْ؛ فَأَنَا ضَامِنٌ أَنْ لَا يَضِيعَ مِنْ حَسَنَاتِكُمْ شَيْءٌ.وَيْحَكُمْ يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ! مَا أَسْرَعَ هَلَكَتَكُمْ! هَؤُلَاءِصَحَابَةُ نَبِيِّكُمْ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مُتَوَافِرُونَ، وَهَذِهِثِيَابُهُ لَمْ تَبْلَ، وَآنِيَتُهُ لَمْ تُكْسَرْ، وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِإِنَّكُمْ لَعَلَى مِلَّةٍ هِيَ أَهْدَى مِنْ مِلَّةِ مُحَمَّدٍ، أَوْ مُفْتَتِحُوبَابِ ضَلَالَةٍ. قَالُوا: وَاللهِ يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ! مَا أَرَدْنَاإِلَّا الْخَيْرَ. قَالَ: وَكَمْ مِنْ مُرِيدٍ لِلْخَيْرِ لَنْ يُصِيبَهُ! إِنَّرَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَدَّثَنَا أَنَّ قَوْمًايَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ، لَا يُجَاوِزُ تَرَاقِيَهُمْ، وَايْمُ اللهِ! مَا أَدْرِيلَعَلَّ أَكْثَرَهُمْ مِنْكُمْ، ثُمَّ تَوَلَّى عَنْهُمْ، فَقَالَ عَمْرُو بْنُسَلَمَةَ: رَأَيْنَا عَامَّةَ أُولَئِكَ الْحِلَقِ يُطَاعِنُونَا يَوْمَالنَّهْرَوَانِ مَعَ الْخَوَارِجِ. [ رواه الدارميفي مقدمة سننه ]
“Bize, el-Hakem b.el-Mübârek haber verip (dedi ki): Bize Amr b. Yahya haber verip dedi ki:Babamı, babasından şöyle rivayet ederken işittim:
(Babam) dedi ki:
– Biz, sabah namazından önceAbdullah b. Mes’ûd’un kapısının önünde otururduk. O dışarı çıktığında,onunla beraber mescide giderdik. Derken bir gün, Ebû Musa el-Eş’arî yanımıza geldi ve:
– Ebû Abdurrahman (yani Abdullah b. Mesûd) hâlâ yanınızaçıkmadı mı? diye sordu.
Bunun üzerine biz:
– Hayır, deyince, o da bizimleberaber oturdu. Nihayet (Abdullah b. Mes’ûd) dışarı çıkıncatoptan ona ayağa kalktık. Sonra Ebû Musa ona şöyle dedi:
– Ebû Abdurrahman! Biraz önce mescidde(Mescid-i Nebevî’de) yadırgadığımbir durum gördüm. Fakat yine de, Allah’a hamd olsun, hayırdanbaşka bir şey görmedim.
(Abdullah b. Mes’ûd):
– O gördüğün şey nedir? diyesordu.
Ebû Musa:
– Yaşarsan birazdan göreceksin, dedi (ve)şöyle devam etti:
– Mescidde halkalar halinde oturmuş, namazı bekleyen birtopluluk gördüm. Her halkada (onu idâre eden) biradam, (halkada bulunanların) ellerindede çakıl taşları vardı. (Halkayı idâre eden):
-Yüz defa Allahu Ekber deyin, diyor, onlar da yüz defa Allahu Ekberdiyorlardı. Sonra, yüzdefa Lâ İlahe İllallah, deyin, diyor, onlar da yüz defa Lâ ilaheİllallah diyorlardı. Yüz defaSübhanallah deyin, diyor, onlar da yüz defa Sübhanallah diyorlardı.
(Abdullah b. Mes’ûd):
– Peki onlara ne dedin? Diye sordu.
Ebû Musa:
-Senin bu konudaki görüşünü ve emrini bekleyerek onlara birşey söylemedim, dedi.
(Abdullah b. Mes’ûd) dedi ki:
– Onlara kötülüklerini (günahlarını)saymalarını emretseydinve iyiliklerinden hiçbir şeyin zâyi edilmeyeceğine dâir onlaragüvence verseydin ya! dedi.
Sonra (Abdullah b. Mes’ûd oraya) gitti, biz de onunla beraber gittik.Nihayet o, bu halkalardan birine geldi, başlarında durdu ve:
-Bu, yapmakta olduğunuzu gördüğümşey nedir? Diye sordu.
Onlar:
– Ey Ebû Abdurrahman! (Bunlar) çakıl taşlarıdır. Onlarla Allahu Ekber, Lâ ilahe İllallah veSübhanallah deyişleri sayıyoruz, dediler.
Bunun üzerine Abdullah b.Mes’ûd onlara dedi ki:
– Siz, kötülüklerinizi (günahlarınızı) sayın! Zirâ ben, iyiliklerinizdenhiçbir şeyin zâyi edilmeyeceğine dâir size güvence veririm.(Yani iyiliklerisaymaya gerek yoktur. Çünkü iyiliklerinkarşılığını Allah Teâlâ mutlaka verecektir.Fakat sizgünahlarınızı sayın. Çünkü siz,günahlarınızdan hesaba çekileceksiniz). Yazıklar olsun size ey Muhammed Ümmeti! Ne çabukhelak oldunuz! Oysa Peygamberiniz -salallahu aleyhi ve sellem-‘in şu ashâbıhâlâ aranızda bolca bulunmaktadır.İşte onun elbiseleri henüz eskimemiş, kapları henüzkırılmamış durumdadır. Nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki, siz ya Muhammed’indininden daha doğru olan başka bir dîn üzeresiniz (ki bu imkânsızdır) ya da siz bir dalâlet/sapıklıkkapısı açanlarsınız.
Onlar:
– Allah’a yemîn olsun ki, EbûAbdurrahman, biz, hayırdan başka bir şeyi elde etmeyi istemedik,dediler.
Bunun üzerine Abdullah b.Mes’ud onlara şöyle karşılık verdi:
– Hayrı elde etmekisteyen nice kimseler vardır ki onu hiç elde edemezler.Çünkü Rasûlullah-salallahu aleyhi ve sellem-: ‘Kur’an’ı okuyacak, fakat (bu okuyuşları sadece dilde kalacak olan ve) onlarınköprücük kemiklerinden ileriye geçmeyecek olan bir topluluğu bizehaber vermişti. Allah’a yemîn olsun ki, bilmiyorum, belki onlarınçoğu sizdendir.
Sonra Abdullah b. Mes’ud onlardanuzaklaşıp gitti.
(Amr b. Yahya’nın dedesi)Amr b. Seleme sonra şöyle dedi:
– Bu halkalardaki (insanların) genelinin, Nehrevân savaşındaHaricîlerin yanında (safında) bize karşıvuruşurken (savaşırken) gördük.” (Sünen-iDârimî; Delilsiz olarak bir görüşü almanın mekruhluğu,hadis no: 204).
Bu konuda (11938)nolu sorunun cevabına bakınız.
Üçüncüsü:
Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-‘e salâtta bulunmak, cemaatle yapılan umumizikirlerden değildir. Aksine salât, kul ile Rabbi arasındakiözel bir zikirdir.
Nitekim İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- bu konudaşöyle demiştir:
“Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-‘e salâtta bulunmak, en fazîletli ve Allah Teâlâ’ya ensevimli amellerden olmakla birlikte, her zikrin kendine has bir yerivardır. O zikrin yerine başka bir zikir geçmez.
Denildi ki: Bundan dolayıdır ki (namazda)rükûda iken, rükûdan doğrulduktan sonra kıyamda iken ve secdede iken,Peygamber -sallallahu aleyhive sellem-‘e salâtta bulunmak meşrû değildir.”(Celâu’l-Efhâm fî Fadli’s-Salâti alâ Muhammedin Hayri’l-Enâm sallallahu aleyhi ve sellem; c: 1, s: 424).
Bu iki noktanın açıklaması için (88102),(82559), (22457) ve (21902) nolusoruların cevaplarına bakabilirsiniz.Çünkü bu sorularıncevaplarında detaylı bilgiler bulunmaktadır.
Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-‘e salât konusunda bu yolu icat eden kimsenin bubid’atından tevbe etmesi ve insanları bu işe katılmayaçağırmaktan vazgeçmesi gerekir. Bu davranışın bid’atoluşunu öğrenen herkesin, insanların bu işekatılmalarına veya aldanıp da bu işe dâvet edenlerinçağrılarına engel olması ve onları bu iştennehyetmesi gerekir.
Aklı başında olan birisi, böylesöylemekle, insanları, Rabbânî emre icâbet ederek ve Nebevîteşviki gerçekleştirmek için Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e salâttabulunmalarına engel olduğumuzu sanmasın.Çünkü bu veya başka bid’at yollarla Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e salâttabulunarak Allah Teâlâ’nın rızâsına yakın olunmaz.
Okunmasını tavsiye ettiğimizsoruların cevaplarında daha fazla açıklamalar bulunmaktadır.Bu cevapları düşünerek okumalısınız.
Allah Teâlâ’dan bu cevapları faydalıkılmasını ve yolunu sapıtmış müslümanları, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-‘insünnetine uymaya iletmesini dileriz.
Allah Teâlâ en iyi bilendir.