Allah’a hamd olsun.
Hamd, yalnızca Allah'adır.Küfür (inkâr), türlüdür. Mürcie ve diğer bid'at ehli fırkalar:"Küfrün aslının sadece tekzîb (yalanlama) olması gerekir" demişlerdir.Fakat bu görüş, delillere ve gerçeğe aykırıdır.
Bilindiği gibi rasûller (peygamberler), mucizeler ve kalplerin itaat etmek zorunda kaldığı kesin delillerle gönderilmişlerdir.Tekzîb (yalanlama) ise, (peygamber gönderilen) geçmiş ümmetlerde en az meydana gelen olay idi.Oysa geçmiş ümmetlerde en çok meydana gelen küfür, kibirlenme, inkâr ve inat idi.
Nitekim Allah -azze ve celle- Kureyş'i zikretmiş ve onların Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yalanlamadıklarını, onların gerçekte Allah'ın âyetlerini inkâr ettiklerini belirtmiştir. Bu küfür, pek çoktur. Bunun içindir ki İslâm âlimleri, yüz çevirme, kabul etmeme, kibirlenme, yalanlama, nifak ve şüphe küfrü olmak üzere küfrü çeşitli kısımlara ayırmışlardır.
Kur'an ve Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetinden bunların delilleri pek çoktur.Örneğin Ebu Tâlib'in, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ile olan kıssası bu konuda açıktır.Zirâ Ebu Tâlib, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i tasdik ediyordu. O: "Sen bizim yalan söylemeyen ve yalan getirmeyen evlâdımızsın" demesine rağmen o kâfir idi. Çünkü o, diliyle ikrar etmemiş ve ameliyle de buna boyun eğmemişti.