Perşembe 20 Cemaziyel-Evvel 1446 - 21 Kasım 2024
Türkçe

Kur’an-ı Kerim’de çelişki olduğunu iddia eden bir Hristiyan’ın şüpheleri

Soru

Bir Hristiyan şöyle sordu: Hayatınızı ve kaderinizi neden içinde çelişki olan bir kitaba bağlıyorsunuz? Yüce Allah Kur’an’da “Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı.” (Nisa/82) İçinde çelişki olması itibarıyla Allah katından indirilmemiştir. Örnek: Şuara suresinde Firavn’un boğularak öldüğünü söylerken Yunus suresinde ise “Biz de bugün bedenini, arkandan geleceklere ibret olman için, kurtaracağız.” Demiştir. Hangisi doğru?

Cevap metni

Allah’a hamd olsun.

Ortaya atılan bu çelişki iddiası, ilk değildir. Kur’an-ı Kerim hakkında çelişki iddasında bununların hepsi apaçık bir şekilde yanıldıklarını görmüş ve umduğunu bulamamıştır. Şayet Yahudi ve Hristiyanların kitaplarında olan çelişki bizim kitapta olsaydı bizde bunu redderdik. Fakat yüce Allah kıyamete kadar Kitabı olan Kur’an’ı tahriften koruyacağına dair kefil olmuştur. Zira yüce Allah, Kur’an-ın içerdiği doğruluk ve hak açısından tüm insanlar üzerine bir delil ve şahit olmasını dilemiştir.

İddia sahibi Hristiyan, şayet öne sürdüğü ayetin başını düşünmüş olsaydı şüpheleri toplamasına ihtiyaç duymayacaktı. Eski Arap toplulukları ve içlerinde bulunan alimler, aydınlar, edebiyatçılar ve akil şahsiyetler ayetleri okumalarına rağmen onların itirafıyla her hangi bir çelişki görülmemiştir. Bununla birlikte bazı ayetleri anlamada durup düşündükleri olmuş fakat müfessirlere ve ilim ehline başvurulduğunda belirsizlik ortadan kalkar ve ayetler apaçık anlaşılmaktadır.

Hristiyanın öne sürdüğü ayetin başında “ Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı?” daha sonra yüce Allah şöyle devam etmiştir: “ Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı.” (Nisa/82)

Bunun anlamı kişi Kur’an-ı iyice düşünüp anladığında ne az ne de çok çelişki görmeyecektir. İnsan biraz çaba gösterip ilim ehline sorarsa hiçbir çelişkinin olmadığına dahir şahitlik yapacaktır.

Heva ehlinin tedebbür ve tefekkürden uzak bir okumayla Kur’an-ı okuduklarında çelişki görmeleri doğaldır. Fakat gerçek şu ki çelişki onun anlayışındadır, ayetin kendisinde değildir. Kitap telif edenlerin hepsi mutlaka hataya düşer ve okuyucularından özür diler. Hatta çok ciddi yazarlar kitaplarını birkaç defa basar ve her baskısında düzenleme yapar. Fakat yüce Allah’ın kitabını açtığında ilk sayfasında şöyle yazdığını görürsün: “Elif. Lam. Mim. Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.” (Bakara/1-2)

Bu ayet başlangıcı, önde gelen bazı Hristiyanların Müslüman olmasına neden olmuştur. Çünkü bu yüce giriş, bir insanoğlunun yapacağı bir giriş değildir. Çünkü insanın kendi yazdığı bir kitabın başına bunu yazamaz. Ayetlerin devamını okuduktan sonra bunun Allah katından indirilen bir kitap olduğuna hemen iman ettiler. Bu nedenle öne sürülen ve iddia edilen çelişki, eksik düşünceden meydana gelir. Şüphesiz Kur’an-ı düşünen kimse bunun hak ve doğru olduğunu hatta hakkın ve doğruluğun ta kendisi olduğuna şahit olacaktır. Üzerine indirilen şahsiyet ise insanlığın en mükemmel ahlakına sahip ve en faziletli insandır. Yüce Allah şöyle dedi: “ Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı.” (Nisa/82)

Diğer ayette: “Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?” (Muhammed/24) Şüphesiz kalplerin üzerindeki kilitler açılırsa Kur’an-ın hakikatını görür ve iman ışığıyla aydınlanır. Bu Kitabın Allah sözü olup elçisi Cebrail’e tebliğ ettiğini ve daha sonra peygamberi Muhammed sallallahu aleyhi vesellem indirdiğini görecektir. (Medaric el Salikin 3/471-472)

Ebu Bekir el Cessas Rahimehullah şöyle dedi: İhtilaf/aykırılık üç şekilde olur. Birincisi: zıt ihtilaf, bu çeşit zıtlıkta bir hususun diğer hususu geçersiz kılar. İkincisi: Eşitsizlik ihtilafı, bu türde bir kısmı edebiyata uygun diğeri ise değersiz olmasıdır. Her iki ihtilaf, Kur’an için söz konusu değildir. Bu da Kur’an mücizelerindendir. Çünkü edebiyatçıların konuşması uzadığında eşitsizlik ihtilafı kaçınılmazdır. Üçüncüsü uyumlu ihtilaf, bu türde tüm eserin güzellikte uyum içinde olmasıdır. Kıraatlerin farklılığı, ayetlerin miktarı, nasih ve mensuh hükümlerinin farklılığı gibi konular Kur’an için geçerlidir.  (Ahkam el Kuran 3/182)

Uyumlu ihtilaf için en açık örnek -  Soru soran Hristiyan, bunu görürse listesine ekleyebilir- yüce Allah bir ayette Ademi sudan, başka yerde topraktan, diğer yerde çamurdan farklı yerde ise balçıktan yarattığını zikretmiştir. Peki burada çelişki ve zıtlık var mı?

Bilakis bunlar Adem’in yaratılış aşamalarıdır. Bu konuyla ilgili ( 4811 ) nolu sorunun cevabına bakınız. Bu konuda çelişki olsaydı vahiy indiğinde hazır bulunan kafir Arap edebiyatçıları buna itiraz ederlerdi. Ancak kendi akıllarına saygı göstererek belagat ve açısından hiç itiraz etmedikleri gibi bir çok kişinin müslüman olmasına neden olmuştur. Neden olmasın Kur’an insanlar için bir hidayet meşalesidir.

İkincisi:

Yüce Allah’ın Firavn’ın ölümüyle ilgili haber verdiği bilgi şudur: “Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız. Gerçekten insanlardan çoğu, bizim ayetlerimizden habersizdirler. (Yunus/92)

Şüphesiz Firavun, boğularak ölmüştür. Hristiyana şunu sormak isteriz: Denizde boğularak ölen kimsenin cesedini balıkların hemen yemesi mi gerekir? Yoksa boğularak öldükten sonra kaybolmaksızın ve çürümeden suyun üstüne çıkabilir? Kesin cevap ikincisidir. Çünkü denizde batan uçak ve gemilere bu oluyor. Aynı şekilde Firavuna olan budur. Firavun boğularak öldü fakat yüce Allah, onun cesedini İsrailoğullarına göstererek su yüzüne çıkarmıştır. Bu olayda büyük bir hikmet saklıdır. Çünkü o insanlara onların rabbi olduğunu iddia ederdi. İnsanlara bu kişinin ilah olamayacağını gösterilmiştir. Böylece insanların kalbinde oluşan korku giderilmiş olmuştur. Ayette geçen “kurtaracağız” kelimesinin anlamı su yüzüne çıkarmaktır. Kelimenin anlamı kurtuluş olsa bile ölümden kurtuluş değil denizin dibinde kaybolmaktan ve balıklara yem olmaktan kurtuluştur. Ayrıca dikkat edildiğinde bedeniyle kurtarılacağı söylenmiştir. Şüphesiz bu ifade ölümden kurtulma hususunda kullanılmaz. Bilakis sadece bedenin kurtulacağı için kullanılır. Şayet ölümden kurtulma olsaydı “beden” sözcüğün bir anlamı olmazdı. Ancak bu Allah’ın kelamı olması itibarıyla Allah bundan münezzehtir. 

En iyisini Allah bilir.

Kaynak: İslam Soru-Cevap Sitesi