Pazar 21 Cemaziyes-Sani 1446 - 22 Aralık 2024
Türkçe

İbn Hacer el Askalani, Mevlid kandilinin kutlamasını caiz görmüş mü?

Soru

Gerçekten İbn Hacer el Askalani Mevlid kandilinin kutlanmasını caiz görmüş mü, zira Cezayir’deki birtakım şeyhler Mevlid kandilini kutlamanın caiz olduğuna dair Askalani’nin fetvasına dayanarak kanıt getirmektedirler.?

Cevap metni

Allah’a hamd olsun.

Birincisi:

Mevlid kandilini kutlamak yeni bidatlardandır, ilk bu bidatı meydana getirenler ubeydi fatimilerdir, nitekim bunlarda sapık fırkalardandır. Selefin faziletli ilk üç yüzyılında bu konuda cevaz veren veya mustehab gören hiç kimse olmamıştır.

Daha detaylı cevap için: (70317 ) ve  (128530) nolu soruların cevaplarına bakınız.

İkincisi:

Bir şeyin hükmünü belirlemede asıl olan kaynak; Kur’ân’dır, sünnettir ve peygamberlerin varisleri alimlerdir. Nitekim bunlar, ilim sancağını taşımaktadırlar. Şüphesiz yüce Allah, ilim ehlini, dinde fakih olmalarında onları muvaffak kılmıştır. Bununla birlikte alimin her dediği mutlaka doğru olacak diye bir iddia yoktur. Zira alim isabet ederse iki ecir alır: içtihadı için bir ecir, isabet ettiği için bir ecir alır. Şayet yanlış yaparsa sadece içtihat ettiği için bir ecir alır ve hatası affedilir.

Üçüncüsü:

Suyuti Rahimehullah şöyle dedi: “ Şeyhul İslam Hafız Ebul Fadl İbn Hacer, kendisine Mevlid kandili sorulduğunda şöyle cevap vermiştir:

“Mevlid kandili kutlamanın aslı bidattir. İlk üç asırda yaşayan hiçbir selefi salihinden böyle bir şey aktarılmamıştır. Bununla birlikte bu kutlama iyi ve kötü şeyler içermektedir. Her kim iyi yanları uygular ve kötü şeylerden kaçınırsa Hasene bir bidat işlemiş olur aksi takdirde kötü bir bidat işlemiş olur.

Bunun dayanağı İmam Buhari ve İmam Muslim’in rivayet ettikleri bir hadistir: “Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Medine’ye geldiğinde Yahudilerin Aşure gününde oruç tuttuklarını gördü, onlara sebebini sordu. Onlar da: Bu günde Firavun boğuldu, Musa aleyhisselam kurtuldu. bizde Allah’a şükrederek bu günde oruç tutarız” diye cevap verdiler.

Bu hadisten anlaşıldığı üzere yüce Allah’ın belirli bir günde verdiği bir nimet karşılığında Allah’a şükretmenin meşruiyeti vardır. Bu nimet; bahşedilen bir güzellik veya def edilen bir azap olabilir. Böylece her sene aynı günde Allah’a şükredilir.

Allah’a şükretmek birçok yöntemle olur; Secde etmek, oruç tutmak, sadaka verme ve Kur’ânı kerim tilavetiyle olur.

Mevlid gününde Rahmet peygamberinin doğumundan daha büyük nimet ne olabilir.?

Bunun üzerine Musa aleyhisselam’ın olayı aşure gününe mutabık olduğu gibi, Mevlidin olduğu günü tarihsel açıdan dikkatlice takip etmek gerekir,

Ancak bunu önemsememek, Mevlidin hangi ayın hangi gününde olduğuna dikkat etmemek, hatta senenin herhangi bir gününde kutlamak doğru değildir.

Bu günde yapılan uygulamalara gelince: Daha önce belirtiğimiz gibi; Tilavet, yemek dağıtma, sadaka ve hayır işlerine teşvik edici peygambere övgü içeren ezgiler ve medhiyeler gibi Allah’a şükür içeren uygulamalar olması gerekir. Bununla birlikte eğlence vb. gibi davranışların mübah olması kaydıyla sakıncası yoktur. Mekruh veya haram olan eğlenceler ise yapılmamalıdır.El Havi lil fetava 1/229

  • Burada Hafız İbn Hacer Rahimehullah‘tan aktarılan bu sözler üç maddede açıklanabilir:

Birincisi: Mevlid kandilinin Salih Selefin yaptığı bir uygulama olmadığı açıkça belirtilmektedir, böylece bidat olduğu anlaşılmaktadır. Bu konudaki fetvası kesinlikle yabana atılacak bir fetva değildir.

İkincisi: İbn Hacerin “Bu günde yapılan uygulamalara gelince; Daha önce belirtiğimiz gibi, Tilavet, yemek dağıtma, sadaka verme ve hayır işlerine teşvik edici, peygambere övgü içeren ezgiler ve medhiyeler gibi Allah’a şükür içeren uygulamalar olması gerekir.” Sözüne gelince: insanlar günümüzde İbn Hacerin koyduğu kuralları çiğnemekte ve bidat işler yapmaktadırlar. Her kim insanların bu günde yaptıklarına bakıverirse; insanların yaptıkları işlerin çoğu münker ve bidat işler yaptıklarına hatta günah işlediklerine ve haramlara düştüklerine şahit olacaktır.

Üçüncüsü: Rivayet edildiğine göre Aişe radiyallahu anha şöyle demiştir: “Şayet Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem  hayatta olsaydı ve bu kadınların yaptıklarını görseydi, İsrail (Yakup) oğullarının kadınları alıkonulduğu gibi bu kadınlar da mescitlerden alıkonulurdu!” Buhari 869- Muslim 445

Şayet meşru olan bir konuda müminlerin annesi Aişe Radiyallahu anha’nın görüşü böyle dedi ise, şüphesiz aslı bidat olan bir konuda ve değişen insanların bu durumunda, meydana gelen bunca bidat ve münkerlere karşı görüşü acaba ne olurdu??

Akıllı insan İmam Şatıbi Rahimehullah’ın şu sözünü bir düşünmelidir:

“Şayet mükellef bir insan, kendisine zor gelen her konuda mezheplerin ruhsatlarına tabi olsa, nefsine hoş gelen görüşleri takip etse; bu kişi takva yolundan ayrılmış, hevasına tabi olmuş, şeriatın bağladığını çözmüş ve öncelik tanıdığı konuları ertelemiş olur.Muvafakat: 3/123

En doğrusunu Allah bilir.

Kaynak: İslam Soru-Cevap Sitesi