Allah’a hamd olsun.
Erkeğin kadına, kadının erkeğe meyletmesi, yeryüzünde insan neslinin sürekliliği için ve aile içinde sevgi ve huzur oluşması amacıyla yüce Allah’ın insanlar arasında yarattığı bir fıtrattır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurdu: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”[2]
Erkeğin kadın cinsine meylinden dolayı kınanmaz.
İbn Kayyım rahimehullah şöyle dedi: “Kadın sevgisinde, seven kişi kınanmaz hatta bu erkeğin kemali ve olgunluğundandır.”[3]
Buna kanıt olarak şu hadistir: Enes radiyallahu anhudan rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: “Bana, (dünyanızdan) koku ve kadın sevdirildi. Gözümün nuru ise namazda kılındı." [4]
Bir erkeğin kalbi evlilik dışında yabancı bir kadına bağlanırsa bu sevgiden kurtulmaz zor olur. Bu nedenle şeriat bu tür bağımlılıklara sebep olacak şeyleri ve nedenleri sakındırmıştır. Aşk ve bağımlılık genellikle gözü haramlardan sakındırmaması, haram olan şarkıları dinlemek, tahrik edici görüntüleri izlemekte dolayı oluşmaktadır. Özellikle kalbi Allah’ın zikrinden uzak ve zayıf kalplerde daha hızlı yerleşir.
İbn Kayyım rahimehullah şöyle dedi: “Aşkın ilkeleri ve sebepleri sorumluluk altındadır. Çünkü bakmak, düşünmek ve sevgiye maruz kalmak seçmeli bir husustur. Sebepleri yerine getirdiği anda sebepten dolayı meydana gelen sonuçların isteğiyle olmamaktadır. Bu konu içki içmekten dolayı oluşan sarhoşluğa benzer. Nitekim sarhoşluk etkisi olan bir şeyi almak insan elinde olan ve seçmeli bir husustur. Ancak bu maddeyi aldıktan sonra oluşan sarhoşluk onun elinde olan bir şey değildir. Madem sebep kişinin elinde olan bir husus ise elinde olmayan sonuçlardan dolayı mazur olamaz. Nasıl ki sarhoş olan mazur görülmüyorsa aynı şekilde bu olaya maruz kalan mazur değildir.
Şüphesiz bakışları kesmemek, sürekli düşünmek; sarhoşluğa neden olan maddeleri almak konumundadır böylece neden olan sebep için kınanır.[5] Evet bazı vakitlerde kişi mazur olabilir, kalbine düşen aşktan dolayı kınanmaz bu durum eğer aşık haram olan bir şey yapmamışsa, veya kişi bir kadınla evlenip onu severse ancak kadın bunu istemeyip boşanmaya çalışıyor ve boşanmışsa buna rağmen kalbi ona bağlı kalıyorsa bu kişi mazur olur.
İbn Kayyım rahimehullah şöyle dedi: Haram olmayan bir nedenden dolayı aşk oluşursa aşk sahibi kınanmaz. Bunun örneği kişi boşandığı eşi veya cariyesine aşık ve bağlı olarak kalmasıdır. Kişi bu durumda kınanmaz.
Aynı şekilde kişi gözünü çevirdiği halde ani bir bakışla elinde olamadan aşk kalbine yerleşirse kişi mazur olur. Ancak bununla mücadele etmesi gerekir bunu kalbinden uzaklaştırması gerekir, ama buna rağmen gücü yetmiyorsa kınanmaz.[6]
İkincisi: erkek belirli bir kadına meylederse doğru çözüm bu kişinin söz konusu kadını şer’i ve olabilirlik çerçevede istemesidir.
Bu konuya kanıt ise Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Berira’nın Muğis’e dönmesi için yaptığı aracılıktır.
İbn Abbas radiyallahu anhu’dan rivayet edildiğine göre: Berira’nın eşi bir köle olup ismi Muğis idi. Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Muğis’in Berira etrafında dolanıp ağladığını gördü ve gözünden yaşlar akıp sakalına karıştığını seyrediyordu. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: Ey Abbas! Muğis’in Beriraya sevgisi ve Berira’nın ondan hoşnutsuzluğuna şaşırmıyor musun? Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Berira’ya: Keşke ona dönseydin. Dedi. Berira: Ey Allah’ın resulü bana emir mi veriyorsun? Allah resulü: hayır, sadece aracılık yapıyorum. Berira: Benim ona ihtiyacım yok. Dedi.[7]
Söz konusu kişi ile evlenmesi mümkün değilse, Allah’a yalvarıp onun sıkıntısını gidermesi için dua eder. Kişi sabreder ve bu olayın onun için imtihan olduğuna dikkat etmesi gerekir. Şayet sabrederse ona büyük bir mükafaat vardır.
İbn Teymiye rahimehullah şöyle dedi: “Kişi aşkla imtihan edilirse iffet ve sabır gösterirse takvadan dolayı ecir alır…. Bilindiği üzere kişi, bakış, söz ve eylem olarak haramlardan sakınır bunu da gizlerse, amacı haram olan bir şeyde konuşmamak, haram olan bir şeyi açığa vurmamak, aşık olduğu kişiye mesaj göndermemek olursa ve kalbindeki aşkın acısına dayanırsa buna ve masiyetin acısına sabreder se kişi Allah’tan korkan ve sabredenlerden olur. Nitekim yüce Allah şöyle buyurdu: “ Kardeşleri, “Yoksa sen, sen Yûsuf musun?” dediler. O da, “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah, bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez” dedi[8]. [9]
Üçüncüsü: Soruda, evlilikten önce sevginin çözümü ya evlilik veya Allah bir şeyi takdir edinceye kadar bunu gizlemek ile ilgili delil getirilen ayete gelince; şüphesiz ayet, kocası ölen ve iddet aşamasında olan kadınlar hakkında inmiştir. Zira bu kadınla evlenmek isteyen kişi açığa vurmadan evlilik isteğini farklı bir şekilde iletebilir, aynı şekilde isterse bunu kalbinde gizler iddet süresi bitiminde açık bir şekilde evliliği isteyebilir.
Ayetin zahirine göre bahsi geçen konu ile ilgili delil getirmede sakınca yoktur. Her kimin kalbine bir kadın sevgisi düşerse onu istesin ancak bir engel varsa bunu kalbinde gizler taki bu engel aşılıncaya kadar bekler.Ancak bu harama neden olan bir şey olmaması gerekir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Fakat onlara (örf ve adete uygun) bir söz söylemeniz hariç (üstü kapalı evlenme isteğiniz dışında)[10]
Şer’i açıdan yasak olan bir söz söyleyesi caiz değildir.
Sevdiği kişiye açıkça sevdiğini veya aşık olduğunu söylemek iyi bir söz söylemiş olamaz bilakis kötü bir şey söylemiş olur. Çünkü bu sözle karşı tarafı birleşmeye arzulatmıştır. Şayet evliliğe gücü yetmezse sorun daha da büyük olur. İşte buradan şeytan girer, madem helal yolu kapalıysa sadece haram yolu kalır. Ancak evliliğe gücü yetiyorsa, kadını arzuluyorsa, bunu açık söylesin ve velisinden istesin.