Allah’a hamd olsun.
Hamd, yalnızca Allah'adır.Bu söz asılsızdır, gerçeklik payı yoktur. Bu sözü, insanları İslam’dan uzaklaştırmak için İslâm düşmanları ortaya atmaktadırlar.
Bilinmelidir ki Allah -azze ve celle-, Kur’an-ı Kerim’in korumasını bizzat kendisi üstlenmiştir.
Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
)) إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ (( [ سورة الحجر الآية: 9]
"Şüphesiz O Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik, Onun koruyucusu da elbette biziz." (Hicr Sûresi: 9)
Sonra, Kur’an’ın naklindeki, ezbere ve yazıya dayalı -nesilden nesile aktarılan- tevatür. Beyninde, şer’i ilimlere dair en küçük kırıntı bulunan -özellilikle de kıraat ve kurra ilmi- herkesçe bu durum bilinmektedir.
Bu gün bile, insanlardan birçoğu, Kur’an-ı Kerim’i, şifahen, Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’den gelen senedle öğrenmektedirler.
Allah Teâlâ’nın, Kur’an-ı Kerim’i muhafazasının mucizelerinden birisi de; Kur’an’ı tahrif etmek isteyen her kim olursa, foyasının ortaya çıkmasıdır.
Özetle; Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’e inen her âyet, O’nun -sallallahu aleyhi ve sellem- huzurunda zaman kaybetmeksizin yazılıyordu. Ayrıca, bazı sahabilerin de (kendilerine has) mushafları vardı.
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in vefatından sonra ise, birinci Halife Ebu Bekir Sıddîk -Allah ondan râzı olsun- Kur’an’ı sayfalarda topladı ve onu korumaya aldı. Sonra üçüncü Halife Osman b. Affân -Allah ondan râzı olsun-, Ebu Bekir’in topladığı sayfalara ve sahabenin ezberine ve itimat ederek Mushafları çoğalttı.
Eğer sahabenin, Kur’an-ı Kerim’i topladığını ve yazdığını ve de Osman b. Affan'ın -Allah ondan râzı olsun- hilâfeti zamanında bu mushafları, bundan böyle bu mushafa itimat etmeleri ve ihtilafa düşmemeleri için İslâm başkentlerine gönderdiğini anladıktan sonra; nasıl olurda “yedinci asırda, Kur’an’ın yazılı olarak izi bulunmadığı” söylenebilir! Buna ilaveten, birçok kütüphane ve ilim müzelerinde, Kur’an-ı Kerim’in, açıkça belli, eski el yazma nüshaları bulunmaktadır. Kur’an’ın, muhafaza edilmiş eski nüshaları vardır ki bunlar, Allah’ın kitabının herhangi bir değişikliğe veya eksikliğe maruz kalmadığına delâlet etmektedir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
)( لا يَأْتِيهِ الْبَاطِلُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَلا مِنْ خَلْفِهِ تَنزِيلٌ مِنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍ )( [ سورة فصلت الآية:42]
"Ona ne önden, ne de ardından bâtıl gelemez. O, hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir." (Fussilet Sûresi: 42).
Allah en doğrusunu bilendir.