Soru ve Cevap sitesini destekleyiniz.

Allah’ın izniyle İslam Soru ve Cevap sitesi’nin İslam ve Müslümanlara hizmeti devam ettirebilmesi için Lütfen cömertçe siteye destek olalım.

İslam’da Demokrasi anlayışı

10-04-2011

Soru 98134

Demokrasi sözünün İslam’dan alınma olduğunu işittim. Bu doğru mu? Demokrasiye teşvik etmenin hükmü nedir?

Cevap metni

Allah’a hamd olsun.

Bütün övgüler Allah’adır.

Birincisi:

Demokrasi Arapça bir kelime değildir. Yunancadan alınan bir kelimedir. İki kelimeden oluşmaktadır. Birincisi: Demos ve insanların hepsi veya halkı kast etmektedir. İkincisi: Kratıa ve yönetmek anlamına gelir.Anlamı ise: bütün insanların veya halkın yönetimi anlamına gelir.

İkincisi:

Demokrasi İslam’a karşı bir sistemdir. Çünkü kanun yapma yetkisini halka veya onların yerine (parlamento üyelerine) vekâleten vermektedir. Buna göre burada hüküm koyma Allah’ın dışında halkın veya onların yerine vekil olan milletvekillerinin olmaktadır. Burada ibret toplumun değil onların çoğunluğu esasına dayanır. Bu şekilde çoğunluğun ittifakı ile o halka kanunlar yaratılışa, dine ve akla ters de olsa dayatılır. Bu sistemlerde kürtaj kanunu, homoseksüellerin evliliği, faiz faydaları kanun haline getirilmiş ve şer’i ahkâm ilga edilmiştir. Zina yapmak ve alkol almak mubah görülmüştür. Bilakis bu sistemde İslam ve ona bağlı olanlarla savaşılmaktadır.

Oysa Allah kitabında hüküm koymanın sadece kendisine ait olduğunu ve kendisinin hüküm koyanların en dikkatlisi olduğunu haber vermiştir. Kendi yönetimine kimsenin müdahale etmesini de yasaklamıştır. Ve kendisinden daha iyi hüküm koyacak birinin olmadığını da belirtmiştir. Ayette: “Hüküm koyma(ve verme) el-Âliyy vel-Kebir olan Allah’adır.” (Ğafir, 12) ve ayette: “Allah 'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey olamaz. Yoksa Allah onlara öyle bir saltanat indirmemiştir. Hüküm sadece Allah 'ındır. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte el-Qayyim(delilleri sabit, müstakim) din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf, 40) ve ayette: “Allah hüküm koyanların en hâkimi değil mi?” (et-Tin,8) ve ayette: Açıkla: Ne kadar kaldıklarını daha iyi bilen Allah ’dır. Göklerin ve yerin ğayb ilmi O'nundur. O (sana) ne güzel göstermekte, ne güzel işittirmektedir. Onların (göklerde ve yerde olanların), O'ndan başka bir idarecisi ve yardımcısı yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.” (el-Kehf, 26)

Ve başka bir ayette ise: “Açıkla: Ne kadar kaldıklarını daha iyi bilen Allah ’dır. Göklerin ve yerin ğayb ilmi O'nundur. O (sana) ne güzel göstermekte, ne güzel işittirmektedir. Onların (göklerde ve yerde olanların), O'ndan başka bir idarecisi ve yardımcısı yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.”(el-Maideh, 50)

Bütün yaratılmışları yaratan Allah’tır. O onlar için neyin iyi olduğunu, kanunlardan neyin onlara fayda vereceğini bilmektedir. İnsanlar akıllarında, ahlaklarında, adetlerinde farklı farklıdırlar. Onlar kendileri için iyi olanı bilmezler kaldı ki başkaları için hayırlı olanı nasıl bilsin. Bu nedenle halkın kanunlar ve yasalarla yönettiği toplumlarda fesattan, ahlaki çöküntüden, toplumların açılıp-saçılmasından başkası görülmemiştir.

Burada bu sistemin çoğu ülkelerde gerçek bir tablosu yoktur ancak insanları kandıran propagandaları vardır. Oysa gerçek yönetici devlet başkanı ve zebanileridir. Halk ise kendi derdine düşmüş, zulmedilen bir konumda olduğuna dikkat edilmelidir. Buna en güzel belge eğer bu demokrasi yönetenlerin istediğini getirmezse bunu ayaklar altına alırlar. Seçimlere hile karıştırırlar, özgürlükleri kısıtlarlar, hakkı konuşanları sustururlar. Herkesin bildiği gerçekler bunlar. Başka delile gerek yok. Gündüz delile muhtaç olursa zihinlerde ıslah olacak bir durum olmaz.

Dinler ve çağdaş mezhepler ansiklopedisinde (1066/2) şu zikredilir:

Seçim demokrasisi:

Demokratik sistemin görüntülerinden biri de halktan milletvekillerini seçmekle meclis vasıtasıyla halkın yönetimde söz sahibi olma uygulamasıdır. Burada halk değişik yöntemlerle otoritenin bazı görüntüsüne direk müdahale eden bir uygulama hakkını korumaktadır. Bunun en önemlileri ise:

1- Halk oylaması hakkı: halktan bir grup kanun için ayrıntılı ve kapsamlı bir proje koyar ve bu millet meclisinde tartışılır ve oylamaya sunulur.

2- Referandum hakkı: kanun parlamentoda kararlaştırıldıktan sonra halka sunulur ve onun son sözü bu konuda alınır.

3- Halkın itiraz hakkı: kanun çıktıktan bir müddet sonra anayasanın belirlediği seçmenlerden bir kısmının itiraz etmesidir. Bu da halka referanduma gitmesini şart koşmaktadır. Eğer halk kabul ederse uygulanır.. Yoksa iptal edilir. Bu prensibi çoğu modern anayasalar almaktadır.

Şüphesiz itaatte, boyun eğmede veya kanun koymada modern şirkin görüntülerinden biri olarak demokratik sistemler karşımıza çıkar. Çünkü yaratanın mutlak kanun koyucu olarak otoritesini ilga etmektedir. Yaratılanların hakları mesabesine indirmektedir. Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah 'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey olamaz. Yoksa Allah onlara öyle bir saltanat indirmemiştir. Hüküm sadece Allah 'ındır. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte el-Qayyim(delilleri sabit, müstakim) din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf, 40) ve ayette: “Hüküm ancak Allah 'ındır.” (el-Enâ’m, 57)

Üçüncüsü:

İnsanların çokları demokrasi kelimesinin özgürlük anlamına geldiğini sanıyor. Bu bozuk bir anlayıştır. Demokrasinin yaydığı düşüncelerden biridir, hürriyet. Burada hürriyetten şunu kast ediyoruz: İnanç hürriyeti, ahlaki çöküntü, görüş beyan etme hürriyetidir. Bunların da İslam toplumları üzerine çok yozlaşma vardır. Düşünce özgürlüğü adı altında Kur’an, Peygamberler, kitapları ve ashabı hakkında karalamaya kadar götürdü. Hürriyet adına pornografik filmler, cinsel resimler, açık-seçiklik yayılmasına müsaade edildi. İşte böylesine uzun bir senaryo vardır. Hepside ümmetin dini ve ahlaki açıdan yozlaşması için çalışmaktadır. Öyle ki demokratik sistem sürecinde mutlak özgürlüğe çalışan devletlerin nezdinde bile arzularının ve çıkarlarının sınırladığı bir hürriyettir. Aynı zamanda sistemleri Kur’an ve Peygamber Muhammed sallallahu aleyhi ve selem hakkında karalamayı serbest bırakıyor. Düşünce özgürlüğü hücceti ile: bu tür bir özgürlüğün “Naziler Yahudileri yaktı” sözünü yasaklamada görüyoruz. Bilakis bu yakmayı inkâr ederse hapsedilir ve cürüm işlemiş olur. Oysa inkâr edilmeye değer tarihi bir vakıadır. Ancak Yahudilerle ilişkilendirilmesi İslam’dan daha çok önem ve kutsallık vermektedir. Bu nedenle İslam’ın hakikatini gizlemek ve karalamak için bu özgürlüğü dillerine doluyorlar, onların efendilerini ilgilendirdiğinde ise bu hürriyeti yasaklıyorlar.

Eğer bunlar hürriyetin davetçileri ise: İslami halkların kendi dinini ve sonucunu seçmelerine müsaade etmiyorlar.!? Ülkelerini neden işgal ettiler, inançlarını ve dinlerini değiştirmeye neden çalıştılar? Libya halkı üzerinde katliam yapan İtalyanlara karşı bu özgürlükler neresinde duruyor? Cezayir halkına katliam yapan Fransızların, Mısır halkına katliam yapan İngilizlerin, Afgan ve Irak halkına katliam yapan Amerikalıların neresinde bu hürriyet!

Hürriyeti iddia edenlerin belki şok olacağı bazı sınırlamalar vardır onlardan:

1- Kanundur. İnsanın yolda ters yöne doğru arabasıyla gitmesi, ruhsatsız bir işyeri açması -ben özgürüm – dese b ile kimse buna aldırmaz.Bu mutlak bir hürriyet değildir.

2- Örftür: onlarda bir kadın bikinileriyle bekârlar evine “ben özgürüm” dese de gidemez. İnsanlar onu hakir görür ve kovalarlar. Çünkü bu adetlere terstir.

3- Genel zevk: onlardan biri insanlar önünde yemek yerken yellenemez. Bilakis bunu yapmaya bile yeltenemez. Ben özgürüm dese de insanlar onu aşağılarlar.

Öyle ise onların hürriyetlerini sınırlayan ve inkâr bile edemeyen bir durumda dinimizin de bizim hürriyetimizi sınırlaması neden olmasın? Dinin getirdikleri kuşkusuz insanların hayrına ve ıslahınadır. Kadının açık-seçik olmasını yasaklaması, insanların alkol içmesini yasaklaması, domuz etinin yenilmesi gibi birçok durumlar: hepsinde bedenleri için, akılları için, hayatları için maslahatlar vardır. Ancak onlar hürriyetlerine bir sınırlama din tarafından gelirse kabul etmiyorlar. Kendileri gibi bir beşerden veya bir kanundan bu yasaklama gelirse diyorlar ki: işittik ve itaat ettik.

Dördüncüsü:

Bazı elitler demokrasi sözünün İslam’da ki eş-Şura kavramına denk olduğunu sanıyor. Bu durum değişik yerlerden fasit bir zandır. Onlardan:

1- Şura yeni ortaya çıkan ve gelen bir olayda olur. Kur’an-dan veya sünnetten bir nassın ayrıntılarının olmadığı işlerde olur. Halkın yönetmesine gelince dinin asıllarından birini tartışmaktadır. Haram olanı yasaklamayı reddetmektedir. Allah’ın helal ve farz kıldığını yasaklamaktadır. Bu kanunlarla alkolün satışı serbest bırakılmıştır. Zina ve faiz de serbesttir. Bu kanunlarla İslami kurumlar ve Allah’a çağıran davetçiler zor duruma düşürülmüştür. Bu durum şeriata tamamen zıttır. Bunu şuranın neresine koyacağız?!

2- Şura Meclisi fıkıhtan, ilimden, anlayıştan, siyasetten, ahlaktan belli bir derecede oluşan insanlardan oluşmaktadır. Müfsid ve ahmak olanla müşavere yapılmaz. Kâfir ve mulhid olanla ise hiç yapılmaz. Demokratik seçilmişler meclisi: geçen durumlara itibar edilmez. Parlamentoya bir kâfir, bir müfsit, bir ahmak geçebilir. Peki bu konumun İslam’da ki şura ile ne alakası vardır?!

3- Yönetici şuranın aldığı kararlara bağlı olmayabilir. Meclisten birinin görüşünü delili güçlü olduğu için şuranın görüşüne tercih edebilir. Çünkü doğru görüş meclis ehlinin diğer görüşüne üstündür. Oysa demokratik sistemde çoklarının ittifak etmesi insanları bağlayan kanunların çıkarılmasına sebep oluyor.

Müslümanlara düşen dinleriyle gurur duymalarıdır. Rablerinin ahiretlerini ve dünyalarını ıslah eden ahkâmına güvenmelidir. Allah’ın şer’ine muhalefet eden sistemlerden beri olmaları farzdır.

Yöneten ve yönetilenler olarak bütün Müslümanların bütün işlerinde Allah’ın şeriatına uymaları gerekir. Hiç birine İslam’ın dışında bir metod ve sistem edinmesi helal olmaz. Bunun gereği olarak Allah’ı rabb, İslam’ı din, Muhammed’i-sallallahu aleyhi ve selem- peygamber ve resul olarak razı olmaktır. Müslümanlara düşen İslam’a batinde ve zahirde teslim olmaktır. Allah’ın şeriatını tazim etmeleridir. Peygamberin-sallallahu aleyhi ve selem- sünnetine tabi olmalarıdır.

Allah’tan bizi İslam ile izzetli kılmasını, hainlerin komplolarını kendilerine geri çevirmesini dileriz.

Allah her şeyi en iyi bilendir.

Şer'i siyaset
İslam soru-cevap sitesinde göster