Pazartesi 24 Cemaziyel-Evvel 1446 - 25 Kasım 2024
Türkçe

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum yıldönümünü türkü-şarkı söylemeden ve haramlar işlemeden kutlamanın hükmü

Soru

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum yıldönümünü İspanya ülkesinde bu münasebeti bizler, dağınık müslümanları biraraya getirmek, onlar arasında kardeşlik bağlarının güçlenmesini, müslümanların çocuklarının birbirleriyle tanışmalarını ve birbirleriyle kardeş olmalarını sağlamak, dînleriyle iftihar edip gurur duymalarını tavsiye etmek ve çocuklarımızın akıllarını tahrip etmek için düzenlenen karnavallar ve sevgililer günü gibi bayramlara karşı onları korumak için değerlendiriyoruz.

Cevap metni

Allah’a hamd olsun.

Birincisi:

Siyer âlimleri, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum tarihi hakkında ihtilaf etmişlerdir. Fakat vefatının, hicretin onbirinci yılında, Rebiül-Evvel ayının onikinci gününde olduğunda ittifak etmişlerdir.Malesef bugün, halktan insanların kutladıkları ve Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum günü diye bildikleri gündür.

Bu konuda daha detaylı bilgi için (125690) nolu sorunun cevabına bakabilirsiniz.

İkincisi:

İslâm şeriatında "Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Doğum Günü" diye bir şey yoktur. Sahâbe, tâbiîn ve onlardan sonra gelen İslâm önderleri, bu günü kutlamalarını bir tarafa bırakın, böyle bir günün olduğunu tanımıyorlardı.Bu günü,bâtınîlerin câhillerinden bazı bid'atçılar ihdas etmiş, daha sonra pek çok müslüman ülkelerde halktan insanlar onların yolundan gitmişlerdir.

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlamanın bid'at olduğu konusundaki detaylı açıklama, (10070), (13810) ve (70317) nolu soruların cevaplarında geçmişti.

Bu bid'atın geçersiz olduğunu açıklayan değerli âlim Salih el-Fevzân'ın aşağıdaki linkteki kitabına bakabilirisiniz:

/ar/books/94

Üçüncüsü:

Yaşadığı ülkede düzenlenen kutlamaları gördükten sonra bu kutlamalardan etkilenen Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetini seven bazı kimseler, bid'ata düşmekten kurtulmayı, âile fertleriyle evde biraraya gelmekte görmekte ve bu münasebet vesilesiyle özel bir yemek yapılmakta ve hepsi o yemekten yemektedirler. Kimisi aynı münasebet için arkadaşlarını ve akrabalarını biraraya getirmektedirler.Kimisi de Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hayatını okumak veya dînî bir konferans vermek için insanlarla biraraya gelmeyi uygun görmektedir.

Bunlardan birisi de sizin, dağınık müslümanları biraraya getirmek, gurbet ve küfür diyarında müslümanın dîni ile iftihar etmesi ruhunu canlandırmak olan güzel maksadınızdır.

Doğrusu; bütün bu niyetler, bu toplanmaları dîne uygun kılmaz.Aksine bu, pek çirkin olan bir bid'attır.Hatta sizler bir bayram istiyorsanız, Ramazan ve Kurban, müslümanlar için iki bayramdır.Eğer bu iki bayramdan fazla bayram istiyorsanız, biz müslümanlar nezdinde haftalık bayramımız olan Cuma günü vardır.Bu günde Cuma namazı ve İslâm dîniyle iftihar etmek için biraraya gelin. Eğer bu da sizin için mümkün olmuyorsa, yılın günleri pek çoktur ve bid'at bir bayram veya gün olmaması kaydıyla, başka bir münasebette bir araya gelmeniz mümkündür. Hatta mübah olan evlilik (düğün) töreni, ziyâfet toplantısı, akika kurbanı yemeği ve hayırlı bir kutlama töreni gibi münasebetler için biraraya gelmek mümkündür.Bütün bunların da sorunuzda zikrettiğiniz müslümanların birbirleriyle görüşmelerini sağlamak, dağınık müslümanları biraraya getirmek ve dîne sımsıkı sarılmak gibi konuları ihya etmek için olmalıdır.

Aşağıda zikredilen fetvâlar, bu niyetlerle o münasebetlerde biraraya gelen kimselerin hükmü hakkındaki ilim ehlinin fetvâlarıdır:

1. İmam Ebu Hafs Tâcuddîn el-Fâkihânî -Allah ona rahmet etsin- mevlidin türlerini açıklarken şöyle demiştir:

"Birincisi: Bir kimsenin, kendi malından âilesi, arkadaşları ve çocukları için bir yemek hazırlaması, bu toplantı için hazırlanan bu yemeği yemekten başka bir şey yapmamaları ve hiçbir günah işlememeleridir.Bu, nitelendirdiğimiz gibi çirkin ve iğrenç bir bid'attır. Çünkü bunu, İslâm'ın fakihleri, insanların âlimleri, zamanların kandilleri ve mekanların süsü olan taatin ileri gelenleri böyle bir şey yapmamışlardır." (el-Mevrid fî Ameli'l-Mevlid; s: 5)

2. İbn-i Hâc el-Mâlikî -Allah ona rahmet etsin- çalgı âletleri ve türkü-şarkı olması, erkeklerle kadınların aynı ortamda ve birbirine karışmaları gibi çirkin şeylerin olmadığı Mevlid-i Nebevî'nin hükmü hakkında şöyle demiştir:

"Eğer bu olmazsa ve sadece bir yemek hazırlayıp bununla mevlidi amaçlar ve müslüman kardeşlerini bu yemeğe çağırırsa ve yukarıda zikredilen çirkin şeylerden uzak olursa, bu, sahibinin niyetinin aynısı gibi bir bid'at sayılır.Çünkü bu davranış, dînde fazlalıktır. İlk müslümanların yapmış oldukları bir amel değildir. İlk müslümanlara uymak daha evlâdır.Hatta onların bulundukları yola aykırı olan bir niyet bile eklemekten uzak durmaları daha gereklidir.Çünkü onlar, insanlar içerisinde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine daha fazla uyan, O'na ve O'nun sünnetine tazim gösteren kimselerdi. Onlar, sünnete uymaya acele etmekte daha ilerideydiler. Onlardan birisinden mevlide niyet ettiği nakledilmemiştir.Bu sebeple bizler onlara uyarız, onlara yeten şey (Kur'an ve sünnet), bize de yeter.Bilindiği üzere onlara uymak, kaynaklar konusundadır. Nitekim büyük âlim imam Ebu Tâlib el-Mekkî -Allah ona rahmet etsin-kitabında böyle demiştir." (el-Medhal; c: 2, s: 10)

3. İbn-i Hâc el-Mâlikî -Allah ona rahmet etsin- yine şöyle demiştir:

"Bazıları (Mevlid münasebetinde) bundan yani haramı dinlemekten uzak dururlar, bunun yerine Buhârî veya başka bir kitabı okurlar. Bu davranış, kulu Allah Teâlâ'ya yaklaştıran en büyük vesile ve ibâdetlerden olan, içinde nice büyük bereketler ve pek çok hayır olan hadis okumak olsa bile, eğer bunu mevlid niyetiyle değil de, şartına ve şeriata uygun bir şekilde yaparsa, bir sakıncası yoktur. Namaz, kulu Allah Teâlâ'ya yaklaştıran en büyük amellerden birisi olduğu bilindiği halde bir kimse namazı meşrû olmayan bir vakitte kıldığı zaman yerilir ve sünnete aykırı hareket etmiş sayılır. Namaz bu derecede olduğuna göre, namazın dışında olan başka şeylerin durumu nice olur?" (el-Medhal; c: 2, s: 25)

Bu konuda (117651) nolu sorunun cevabına bakınız.

Sözün özü:

Zikretmiş olduğunuz dağınık müslümanları biraraya getirmek, onlara nasihat etmek ve onları yönlendirmek için yapılan bu bid'at münasebette toplanmanız câiz değildir.Bu yüce gâyenizin gerçekleşmesini başka bir münasebette yapın.Önünüzde yılın diğer günleri bulunmaktadır. Onlardan birisinde toplantılarınızı yapabilirsiniz.

Allah Teâlâ'dan hayırlı çalışmalarınızda sizi başarılı kılmasını, hidâyet ve muvaffakiyetinizi arttırmasını niyaz ederiz.

Allah Teâlâ en iyi bilendir.

Kaynak: İslam Soru-Cevap Sitesi