Allah’a hamd olsun.
Birincisi:
Allah Teâlâ, vahiy yoluyla kıymetli elçileriyle konuştuğunu kitabı Kur'an-ı Kerim'de haber vermiştir.
Allah Teâlâ'nın elçileriyle olan konuşmalarından birisi onunla perde arkasından konuşmasıdır:
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْياً أَوْ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولاً فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ [ سورةالشورى الآية: 51 ]
"Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur. Ya da bir elçi (melek) gönderip, (Allah'ın) izniyle ona dilediğini vahyeder.Şüphesiz O, (zâtı, isimleri, sıfatları ve fiilleri ile) yücedir, (yarattıklarının işlerini idâre etmede) hikmet sahibidir." (Şûrâ Sûresi: 51)
Allah Teâlâ, perde arkasından konuşmasının, kendisiyle konuştuğu nebi için yüce bir makam olduğunu haber vermiştir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
تِلْكَ الرُّسُلُ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ مِنْهُمْ مَنْ كَلَّمَ اللهُ وَرَفَعَ بَعْضَهُمْ دَرَجَاتٍ... [ سورة البقرة من الآية: 253 ]
"İşte bu elçiler; onlardan bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan (Musa ve Muhammed -aleyhimasselâm- gibi) Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- gibi) derecelerle yükselttiği vardır..." (Bakara Sûresi: 253)
Allah Teâlâ'nın kendileriyle konuştuğu kimseler şunlardır:
1. Âdem -aleyhisselâm-:
عَنْ أَبِي أُمَامَةَ أَنَّ رَجُلاً قَالَ: يَا رَسُولَ اللهِ! أَنَبيٌّ كَانَ آدَمُ؟ قَالَ : نَعَمْ مُكَلَّمٌ. قَالَ: فَكَمْ كَانَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ نُوحٍ؟ قال: عَشْرَةُ قُرُونٍ.)) [ واه ابن حبان وصححه شعيب الأرناؤط ]
Ebu Ümâme'den -Allah ona rahmet etsin- rivâyet olunduğuna göre bir adam Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e:
-Ey Allah'ın elçisi! Âdem -aleyhisselâm- nebi miydi? Diye sordu.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Evet. Allah'ın kendisiyle konuştuğu (kendisine vahiy gelen) bir nebiydi, buyurdu.
Adam:
- Onunla Nuh -aleyhisselâm- arası ne kadardı? Diye sordu.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- On asırdı, buyurdu." (İbn-i Hibbân Sahihi, 14/69. İbn-i Hibbân Sahihi muhakkiki Şuayb el-Arnâut, hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.)
2. Musa -aleyhisselâm-.
Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:
... وَكَلَّمَ اللهُ مُوسَى تَكْلِيماً [ سورة النساء من الآية: 164 ]
"Allah, (elçisi) Musa ile gerçekten (vâsıtasız) konuştu." (Nisâ Sûresi: 164)
Allah -azze ve celle- yine şöyle buyurmuştur:
وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ... [ سورة الأعراف من الآية: 143 ]
"Musa, tâyin ettiğimiz vakitte gelince, Rabbi onunla konuştu." (A'râf Sûresi: 143)
Allah Teâlâ yine şöyle buyurmuştur:
قَالَ يَا مُوسَى إِنِّي اصْطَفَيْتُكَ عَلَى النَّاسِ بِرِسَالاَتِي وَبِكَلاَمِي فَخُذْ مَا آتَيْتُكَ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِرِينَ [ سورة الأعراف الآية: 144 ]
"(Allah:) Ey Musa! Sana verdiğim risâletim ve seninle(aracısız) konuşmamla seni insanlar üzerinde seçkin kıldım. Öyleyse sana verdiğimi al(emir ve yasaklarımı alıp ona göre hareket et)ve şükredenlerden ol, dedi." (A'râf Sûresi: 144)
3. Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-:
Allah Teâlâ'nın, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- ile konuşması, göğe yükseldiği yolculukta (Mirac gecesinde) sâbittir.
Bu olayı Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle haber vermiştir:
... فَرَجَعْتُ فَمَرَرْتُ عَلَى مُوسَى فَقَالَ: بِمَا أُمِرْتَ؟ قَالَ: أُمِرْتُ بِخَمْسِينَ صَلَاةً كُلَّ يَوْمٍ، قَالَ: إِنَّ أُمَّتَكَ لَا تَسْتَطِيعُ خَمْسِينَ صَلَاةً كُلَّ يَوْمٍ، وَإِنِّي وَاللهِ قَدْ جَرَّبْتُ النَّاسَ قَبْلَكَ وَعَالَجْتُ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَشَدَّ الْمُعَالَجَةِ، فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ التَّخْفِيفَ لِأُمَّتِكَ، فَرَجَعْتُ، فَوَضَعَ عَنِّي عَشْرًا، فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَقَالَ مِثْلَهُ ... فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ التَّخْفِيفَ لِأُمَّتِكَ، قَالَ: سَأَلْتُ رَبِّي حَتَّى اسْتَحْيَيْتُ وَلَكِنِّي أَرْضَى وَأُسَلِّمُ. [ رواه البخاري ومسلم ]
"(Sonra benim üzerime her gün elli vakit namaz farz olundu). Ben dönüp Musa'ya uğradığımda Musa bana:
— Ne ile emrolundun? diye sordu.
Ben:
— Her gün elli (vakit) namazla emrolundum, diye cevap verdim.
Musa:
— Senin ümmetin her gün elli vakit namaza güç yetiremez. Allah'a yemîn ederim ki ben, senden önce insanları denedim ve İsrailoğulları'nı sıkı bir şekilde denemeye tâbi tuttum. Bundan dolayı sen Rabbine dön de O'ndan, ümmetin için hafifletme iste, dedi.
Bunun üzerine ben Rabbime dönüp niyaz ettim.(Rabbim) benden on vakit namaz hafifletti. Bunun üzerine Musa'ya dönüp geldim. Musa önceki gibi söyledi. Ben de Rabbime dönüp niyaz ettim. Bu defa benden on vakit namaz hafifletti. Ben yine Musa'ya dönüp geldim. Musa önceki gibi söyledi. Ben de Rabbime dönüp niyaz ettim. Benden on vakit namaz daha hafifletti. Ben yine Musa'ya döndüm. Musa önceki gibi söyledi. Ben yine Rabbime döndüm.Bu sefer bana her gün on vakit namaz emrolundu.Tekrar Musa 'ya döndüm. Musa yine önceki gibi söyledi. Yine Rabbime dönüpniyaz ettim. Bu defa bana her gün beş vakit namaz emrolundu.
Tekrar Musa'ya döndüm.
Musa bana:
— Ne ile emrolundun? dedi.
— Her gün beş vakit namaz ile emrolundum, dedim.
Musa:
— Ümmetin her gün beş vakit namaza güç yetiremez. ben, senden önce insanları denedim ve İsrailoğulları'nı sıkı bir şekilde denemeye tâbi tuttum. Bundan dolayı sen Rabbine dön de O'ndan, ümmetin için hafifletme iste, dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-buyurdu ki:
Ben:
— Rabbimden istedim, nihayet istemekten utandım. Fakat ben beş vakit namaza razı oluyor ve buna teslimiyet gösterip kabul ediyorum, dedim." (Buhârî, hadis no: 3674. Müslim, hadis no: 162)
Hâfız İbn-i Hacer -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
"Bu hadis,Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın, İsrâ gecesinde peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- ile vâsıtasız konuştuğuna delâlet eden en kuvvetli delildir."("Fethu'l-Bârî", c: 7, s: 216)
İbn-i Kesir -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
" ... مِنْهُمْ مَنْ كَلَّمَ اللهُ...
"Onlardan Allah'ın kendileriyle konuştuğu...vardır."
Yani: Musa ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- gibi.
Aynı şekilde Âdem ile konuşmuştur. Nitekim İbn-i Hibbân'ın sahihinde Ebu Zer'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunan hadiste olduğu gibi.
... وَرَفَعَ بَعْضَهُمْ دَرَجَاتٍ...
"Onlardan kimisini derecelerle yükseltmiştir..."
Nitekim İsrâ hadisinde sâbit olduğu üzere Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, Allah -azze ve celle-'nin katındaki derecelerine göre peygamberleri semâlardaayrı ayrı görmüştür." ("İbn-i Kesir Tefsir", c: 1, s: 670)
İbn-i Kesir'in -Allah ona rahmet etsin- işâret ettiği İbn-i Hibbân'ın Sahihi'ndeki (2/62) hadis hakkında Şuayb el-Arnâût şöyle demiştir:
"Hadisin isnâdı çok zayıftır."
Bu hadisin yerine,yukarıda geçen Ebu Ümâme'nin rivâyet ettiği hadis yeterlidir.
İkincisi:
Musa -aleyhisselâm-'ın, "Kelîmullah" diye adlandırılması hakkında faydalı bir bilgi:
Değerli âlim Abdurrahman el-Mahmûd bu konuda şöyle demiştir:
"Sanırım Allah Teâlâ, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- ve Âdem –aleyhisselâm- ile de konuşmasına rağmen sadece Musa -aleyhisselâm-'ın "Kelîmullah" diye adlandırılmasının sebebi -Allah Subhânehu ve Teâlâ daha iyisini bilir-, Allah Teâlâ, Musa -aleyhisselâm- yeryüzünde normal bir insan sûretinde iken onunla konuşmuştur. Ancak Âdem -aleyhisselâm- böyle değildir. Zirâ onunla semâda konuşmuştur.
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- ise, ruhu ve bedeniyle semâya yükseldiği vakitte onunla konuşmuştur.
Allah Teâlâ'nın, Musa -aleyhisselâm- ile konuşmasına gelince, bu olay yeryüzünde olmuştur. İşte Musa -aleyhisselâm-'ın hususiyeti buradadır." ("Teysîr Lum'ati'l-İ'tikâd", s: 152. el-Mektebetu'ş-Şâmile numaralandırması).
Allah Teâlâ en iyi bilendir.