Allah’a hamd olsun.
Şüphesiz kulun en büyük amacı, alemlerin rabbi olan Allah’ın rızasıdır. Yüce Allah şöyle dedi: “Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, ebedî olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler va’detti. Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.” (Tevbe 72)
Ebu Said el-Hudri'nin nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir:
"Allahu Teala cennet ehline 'Ey cennet ehli!' diye hitap eder. Onlar da
'Ey Rabbimiz, buyur, emrini yapmaya hazırız!' derler. Allahu Teala
'Bu halinizden razı mısınız?' buyurur. Onlar da 'Rabbimiz! Nasıl razı olmayalım, sen bize halkından hiçbir kimseye vermediğin bunca nimetleri ihsan eyledin!' derler. Allah:
'Ben size bunlardan daha şerefli bir nimet vereceğim!' buyurur.
'Ya Rab! Bunlardan daha üstün hangi nimet var ki?' derler. Allah Size rızamı indiriyorum. Artık bundan sonra ebedi olarak size darılmayacağım' buyurur." (Buhari 6549, Muslim 2829)
Mümin olan kimsenin yegane amacı hiçbir eşi olmayan Allah’ın rızasını gözetmek olmalıdır. Münafıkların belirtileri ise alemlerin rabbi hoşnut olmasa dahi insanları/elalemi razı etmelerine düşkün olmalarıdır.
Yüce Allah munafıkların hakkında şöyle buyurdu: “Sizi razı etmek için, Allah’a yemin ederler. Eğer gerçekten mü’min iseler (bilsinler ki), Allah ve Resûlü’nü razı etmeleri daha önceliklidir.” (Tevbe/62)
Kula Allah rızasını kazandıracak birkaç husus saymak mümkündür:
Birincisi: Kulun rabbini hakkıyla tanıması, her şey Allah’ın elinde olduğuna inanması, her şeyi eviren ve çeviren O’nun olduğunu bilmesi; yükselten ve alçaltan, izzetli kılan ve zelil kılan, verdiğine engel olunmayacağına, engel olduğuna kimse veremeyeceğine, hiçbir insanın kendi nefsine ne bir fayda ne de bir zarara sahip olamadığına, ölüm ve yaşam yetkisine sahip olmadıklarına inanmasıdır. Şayet kul tüm bunlara inanır ve insanların ancak Allah’ın izniyle fayda veya zarar verebileceklerine inanırsa kalbi Rabbine bağlanır.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:
“Bil ki ümmet eğer sana bir şeyle fayda vermek üzere toplansa, sana ancak Allah’ın senin lehine yazdığı şey ile fayda verebilirler ve eğer sana bir şey ile zarar vermek üzere toplansa ancak Allah’ın senin aleyhine yazdığı şeyle sana zarar verebilirler.” (Tirmizi 2516, Elbani sahih demiştir)
İkincisi: Kul, insanların sevgisi ve rızaları ancak Allah’ın izniyle gerçekleşebileceğine inanması, zira kul rabbini razı ederse O da kulunun sevgisi mümin kulların kalbine atar.
Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Bir adam kalktı ve:
“Ey Allah’ın Rasûlü! Benim övgüm yükseltici, yergim ise alçaltıcıdır” dedi. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “O özellikte olan Allah’tır.” (Tirmizi 2605, Elbani sahih demiştir.)
Sadece yüce Allah kulunu överse onu yükseltir, ondan hoşnut olmazsa zelil eder. Hiçbir insan Allah’ın izni olmadan böyle bir şeye sahip olamaz. Bir hadiste Allah istediğinde bir kimsenin sevgisini veya nefretini insanların kalbine koyar.
Ebu Hureyre Radiyallahu anhu'dan nakledildiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Allah bir kulunu sevdiği zaman Cebrail'e şöyle seslenir: 'Allah, falan kişiyi seviyor sen de sev!' Bunun üzerine Cebrail. O kul'u sever ve gök ehline: 'Allah, falan kişiyi seviyor siz de sevin!' diye seslenir. Gökte bulunanlar da o kul'u severler ve daha sonra yeryüzünde bu kul'a karşı sevgi duyulur ve bu kişi itibar sahibi olur. " (Buhari 3209, Muslim 2637)
Üçüncüsü: Kul kalbini, alemlerin Rabbine değil de insanların rızasına yöneltirse çok büyük bir hüsranda olur. Bu kişi dışlanmış ve onu övecek kimse olmaz, hiç kimse ona yardım etmez. Şayet kul, sadece Allah’ın rızasını gözetirse yüce Allah insanlarla ilgili olan sevgiye kafidir.
Yüce Allah şöyle dedi: “Allah ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın. (İsra/22)
Hz. Aişe, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu bildirir:
"Kim insanların öfkesine rağmen Allah'ın rızasını elde etmeye çalışırsa, Allah onu insanlardan korur. Kim de Allah'ın öfkesine rağmen insanların rızasını elde etmeye çalışırsa, Allah onu insanlarla baş başa bırakır." (İbn Hibban 277, Elbani sahih demiştir.)
Ka’b bin Malik Radiyallahu anhu’ya bakar mısın? Nasıl da tek derdi sadece Allah’ın rızasını kazanmaktı, çünkü O doğru söylediğine Allah’ın ona kefil olacağını biliyordu. Onun derdi yalanla insanların sevgisini kazanmak olsaydı Allah insaların öfkesini ona yöneltmeye kadirdir.
Ka’b bin Malik tövbe kıssasında şöyle demektedir:
– Yâ Resûlallah! Allah’a yemin ederim ki, senden başka birinin yanında bulunsaydım, ileri süreceğim mâzeretlerle onun öfkesinden kurtulabilirdim. Çünkü insanlara fikrimi kabul ettirmeyi iyi beceririm. Fakat yine yemin ederim ki, bugün sana yalan söyleyerek gönlünü kazansam bile, yarın Cenâb-ı Hak işin doğrusunu sana bidirecek ve sen bana güceneceksin. Şayet doğrusunu söylersem, bana kızacaksın. Ama ben doğru söyleyerek Allah’dan hayırlı sonuç bekliyorum. Vallahi savaşa gitmemek için hiçbir özürüm yoktu. Hiçbir zaman da gazâdan geri kaldığım sıradaki kadar kuvvetli ve zengin olamamıştım, dedim.
Bunun üzerine Hz. Peygamber:
– “İşte bu doğru söyledi. Haydi kalk, senin hakkında Allah Teâlâ hüküm verene kadar bekle!” buyurdu. (Buhari 4418, Muslim 2769)
Dördüncüsü:
İnsanları razı etmek imkansızdır. Zira insanoğlunun aslında nankörlük ve cehalet vardır. Onlar Allah’tan razı olmuyorlarsa senden mi razı olacaklar!?
Hasan el Basri’den rivayet edildiğine göre O’na şöyle denildi: Bazı insanlar senin sohbetine gelir ve senin hatalarını bulup seni o sözlerle rencide etmeye çalışıyorlar. Şöyle cevap verdi: Sakin ol, ben Allah’ın komşuluğuna talib oldum, Cennete talip oldum, Huruline talip oldum; nefsim tüm bunlara talip oldu. Ancak insanlardan lafından kurtulmayı talep ettim ancak bunu başaramadım. Çünkü insanların onları yaratan Rablerinden razı olmadıklarını gördüm onlar gibi yaratılmış bir kişiden nasıl razı olurlar?
Şafii Rahimehullah, Yunus bin Abdula’la’ya şöyle dedi: Ey Ebu Musa! Tüm insanları razı etmek için tüm çabaları sarf etsen dahi bu mümkün değildir. Madem durum böyledir niyetini ve amelini sadece Allah rızası için yap. (Beyhaki, Şiabuliman 6518)
Kulun derdi sadece Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. O razı olursa sana yeterlidir. Şu şiiri hayat boyunca göz önünde bulundurmanı ve slogan olarak haykırmanı tavsiye ederiz.
Keşke sen razı olsan da Hayat acı olsun.
Keşke sen razı olsan da insanlar hoşnut olmasın
Keşke benimle senin aran sağlam olsa da benim ile insanların arası bozuk olsun.
Senden sevgi gerçekleşirse her şey kolaydır. Toprağın üstündeki her şey toprak olacaktır.
Kitaplara gelince bu konuda özel olarak yazılmış bir kitabı bilmiyoruz. Ancak soran kişiye ve tüm Müslümanlara Allah’ı daha fazla tanımalarını tavsiye ederiz. Kul rabbini tanıdıkça derdi rabbini razı etmek olur. İnsanları hoşnutsuzluğu ona zarar vermez.
Bu konuda güzel kitaplardan biri de “el Nehec el esma fi şerh esmanullahi el husna” Müellifi: Dr. Muhammed el Hamud el Necdi.
Ayrıca İbn Recep el Hanbeli ve İbn Kayyım’ın kitaplarına okumalarını tavsiye ederiz. Zir onları kitapları bu konuda çok yararlıdır.
En iyisini Allah bilir.