Allah’a hamd olsun.
Sanırım siz,sorunuzda hıristiyanların tâzim gösterip yücelttikleri ve bayram edindikleri Mesih -aleyhisselâm-'ın doğum gününü kastediyorsunuz. Hıristiyanların bayramları, onların dînlerindendir.Müslümanların,sevinç ve mutluluk duymak, hediyeler takdim etmek sûretiyle kâfirlerin bayramlarına saygı göstermeleri, onlara benzemeye çalışmak demektir.
Oysa Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ. [ رواه أبو داود وأحمد ]
"Her kim, bir topluluğa (kavme) benzerse (onların giyindiği gibi giyinirse, gittiği yolda giderse ve onların işlediği fiilleri işlerse, günah ve sevap bakımından) o da onlardandır." (İmam Ahmed;hadis no: 2/50. Ebu Davud; hadis no: 4/314. İbn-i Teymiyye, "İktidâu's-Sıratı'l-Mustakîm";c:1,s:279'da hadisinin senedinin ceyyid olduğunu söylemiştir. Suyutî de "el-Câmiu's-Sağîr"; hadis no: 5893'de hadisin hasen olduğunu belirtmiştir.)
Bundan dolayı müslümanların, hıristiyanların bayramlarında ve onlara âit olan gelenek ve göreneklerde onlara benzemekten şiddetle sakınmaları gerekir.
(Soruyu soran kardeşim!) Doğum günleri münâsebetiyle fakir âileye yardım toplama kampanyasına katılmamak sûretiyle en güzel ve en doğru hareketi yapmış oldunuz.
Bu yol üzere bulunmaya devam ediniz.Müslüman kardeşlerinize de nasihat ediniz ve bu davranışın câiz olmadığını onlara açıklayınız.
Biz müslümanların, Ramazan bayramı ile Kurban bayramından başka bir bayramı yoktur. Allah Teâlâ, kâfirlerin bayramlarının yerine bu iki bayramı vererek bizi onlara muhtaç kılmamıştır. (Değerli âlim Abdurrahman el-Berrâk)
Biz müslümanlar, sadaka vermek istediğimiz zaman gerçek sahiplerine vermeye çalışır ve bu sadakayı vermek için, kâfirlerin bayram günlerini seçmeyiz. Aksine bu sadakayı, gerek duyulduğu her vakitte,sevapların kat kat verildiği Ramazan ve Zilhicce'nin ilk on günü gibi fazîletli mevsimleri, açlık ve darlık zamanları gibi büyük hayır mevsimlerini fırsat biliriz.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
((فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ11 وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ12 فَكُّ رَقَبَةٍ13 أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ14 يَتِيماً ذَا مَقْرَبَةٍ15 أَوْ مِسْكِيناً ذَا مَتْرَبَةٍ16 ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ17 أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ18)) [ سورة البلد الآيات: 11-18 ]
"Âhiretin zorluğunu, malını harcamak sûretiyle aşıp kurtulmaya çalışsaydı ya!
Âhiretin zor ve onu aşmaya yardımcı olan şeyin ne olduğunu sana bildiren nedir?
O, mü'min bir köleyi, (kölelikten) hürriyetine kavuşturmaktır.
Veya şiddetli açlık (kıtlık) gününde yemek yedirmektir.
Yakınlığı olan bir yetimi,
Yahut hiçbir şeye sahip olmayan bir yoksulu doyurmaktır.
Sonra da gönülden îmân edip, birbirlerine sabrı ve şefkati tavsiye edenlerden olmaktır.
İşte hesap defterleri sağ ellerine verilecek olanlar, bunlardır." (Beled Sûresi: 11-18)
Allah Teâlâ, peygamberimiz Muhammed'e salât ve selâm eylesin.