Pazar 21 Cemaziyes-Sani 1446 - 22 Aralık 2024
Türkçe

Kitaplara ve elçilere (peygamberlere) îmân

Soru

Allah Teâlâ'nın göndermiş olduğu nebiler (peygamberler) kimlerdir? Onlarla birlikte indirmiş olduğu kitaplar nelerdir?

Cevap metni

Allah’a hamd olsun.

Allah Teâlâ, Âdem -aleyhisselâm-'ı yeryüzüne indirdikten sonra onun nesli çoğalıp yayılınca onları başıboş bırakmamış, aksine onlar için rızık yaratmış, hem Âdem -aleyhisselâm-'a, hem de onun erkek evlatlarına vahiy indirmiş, fakat onlardan kimisi îmân etmiş, kimisi de inkâr etmiştir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ وَاجْتَنِبُواْ الطَّاغُوتَ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلالَةُ فَسِيرُواْ فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ [ سورة النحل الآية: 36 ]

"Andolsun ki biz, (geçmişte) her topluluğa bir elçi gönderdik (ve ona şöyle söylemesini emrettik): ‘Yalnızca Allah’a ibâdet edin ve Tâğûta ibâdet etmekten sakının. Allah, onlardan kimini doğru yola iletti (ve gönderilen elçilere tâbi oldular); onlardan kimine de (bâtıl yola uymakta inat etmeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi (ibret almanız için) yeryüzünde dolaşın da elçileri yalanlayanların sonunun ne olduğunu (gözlerinizle) görün." (Nahl Sûresi: 36)

Allah Teâlâ'nın indrimiş olduğu semâvî kitaplar dörttür. Bu kitaplar: Tevrat, İncil, Zebur ve Kur'an'dır.

Nitekim Allah Teâlâ, Kur'an, Tevrat ve İncil hakkında şöyle buyurmuştur:

نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَأَنْزَلَ التَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ [ سورة آل عمران الآية: 3 ]

"O, sana Kitab'ı (Kur'an'ı) hak ve kendisinden önceki (kitapları ve elçi)leri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti."(Âl-i İmrân Sûresi: 3 )

Allah Teâlâ, Zebur hakkında ise şöyle buyurmuştur:

وَرَبُّكَ أَعْلَمُ بِمَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيِّينَ عَلَى بَعْضٍ وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُوراً [ سورة الإسراء الآية: 55 ]

"(Ey Nebi!) Rabbin, göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilir.Andolsun ki biz, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına (kendisine îmân edenlerin çokluğu ve ona kitap indirmekle) üstün kıldık ve Davud'a da Zebur'u verdik." (İsrâ Sûresi: 55)

Nebiler ve rasûller (elçiler) pek çoktur.Onların sayısını Allah Teâlâ'dan başka kimse bilemez. Allah Teâlâ onlardan kimisinin kıssasını bize anlatmı, kimisini de anlatmamıştır.

وَرُسُلاً قَدْ قَصَصْنَاهُمْ عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُ وَرُسُلاً لَمْ نَقْصُصْهُمْ عَلَيْكَ وَكَلَّمَ اللهُ مُوسَى تَكْلِيماً [ سورة النساء الآية: 164 ]

"Ve gerçekten daha önce (Kur'an'da) kıssalarını sana anlattığımız elçiler gönderdik. (Dilediğimiz bir hikmet gereği de) anlatmadığımız daha nice elçiler gönderdik. Allah, (elçisi) Musa ile gerçekten (vâsıtasız) konuştu." (Nisâ Sûresi: 164)

Allah Teâlâ'nın indirmiş olduğu bütün kitaplara ve göndermiş olduğu bütün nebi ve elçilere îmân etmek gerekir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنْزَلَ مِنْ قَبْلُ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيداً [ سورة النساء الآية: 136 ]

"Ey îmân edenler! (Kesin olarak îmân ettiğiniz) Allah’a ve elçisine ve daha önce (elçilere) indirdiği kitaplara îmân (etmeye devam) edin.Kim Allah’ı, meleklerini, (insanlığın hidâyeti için indirmiş olduğu) kitapları, (risâlet görevini tebliğ etmek için seçtiği) elçilerini ve (ölümden sonra hesaba çekilecekleri) âhiret gününü inkâr ederse, hiç şüphe yok ki derin bir sapıklığa düşmüş (dinden çıkmış ve hak yoldan büsbütün uzaklaşmış) olur." (Nisâ Sûresi: 136)

Rasûl ve nebi, aynı anlama gelen iki isimdir.İnsanları yalnızca Allah'a ibâdet etmeye dâvet etmesi için Allah Teâlâ'nın göndermiş olduğu kimsedir. Buna göre nebi ve rasûller, Allah Teâlâ'nın seçtiği ve dînini, kullarına tebliğ etmeleri için gönderdiği kimselerdir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

رُّسُلاً مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ لِئَلاَّ يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ وَكَانَ اللهُ عَزِيزاً حَكِيماً [ سرو النساء الآية: 165 ]

"İnsanların, (kıyâmet günü) elçilerden sonra Allah’a karşı bir özür beyan etmemeleri için, (sevabımı) müjdelemek ve (azabımdan da) uyarmak üzere elçiler (gönderdik). Allah, (mülkünde) güçlüdür, (işleri çekip çevirmekte) hikmet sahibidir."

Nebi ve rasûller pek çoktur. Nitekim Allah Teâlâ onlardan 25 tanesini Kur'an'da zikretmiştir. Bu sebeple onların hepsine îmân etmek gerekir. Kur'an'da adları geçen nebi ve rasûller şunlardır:

Âdem, İdris, Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lut, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Şuayb, Eyyub, Zülkifl, Musa, Harun, Davud, Süleyman, İlyas, Elyesa', Yunus, Zekeriyya, Yahya, İsa ve Muhammed -Allah'ın salât ve selâmı hepsinin üzerine olsun-.

Kur'an-ı Kerim, semâvî kitapların en büyüğü ve sonuncusu olup kendisinden önceki kitapları nesh eden (hükümlerini geçersiz kılan) ve onları gözeten kitaptır. Bu sebeple ona göre yaşamak ve onun dışındaki kitapları terk etmek gerekir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِناً عَلَيْهِ فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ عَمَّا جَاءكَ مِنَ الْحَقِّ... [ سورة المائدة من الآية: 48 ]

"(Ey elçi!) Önceki kitapları, hem tasdik edici, hem de gözetleyici olması için sana da Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Artık, Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma..." (Mâide Sûresi: 48)

Allah Teâlâ, Âdem oğulları arasından elçiler ve nebileri seçerek bütün topluluklara göndermiş, onlara toplulukları yalnızca Allah'a ibâdet etmeye çağırmalarını ve içerisinde toplulukların dünya ve âhiret saadeti olan, îmân edeni cennetle müjdeleyen, inkâr edeni cehennemle uyaran hükümleri açıklamalarını emretmiştir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ وَاجْتَنِبُواْ الطَّاغُوتَ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلالَةُ فَسِيرُواْ فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ [ سورة النحل الآية: 36 ]

"Andolsun ki biz, (geçmişte) her topluluğa bir elçi gönderdik (ve ona şöyle söylemesini emrettik): ‘Yalnızca Allah’a ibâdet edin ve Tâğûta ibâdet etmekten sakının. Allah, onlardan kimini doğru yola iletti (ve gönderilen elçilere tâbi oldular); onlardan kimine de (bâtıl yola uymakta inat etmeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi (ibret almanız için) yeryüzünde dolaşın da elçileri yalanlayanların sonunun ne olduğunu (gözlerinizle) görün." (Nahl Sûresi: 36)

Allah Teâlâ, nebi ve rasûllerden kimisini diğerinden üstün kılmıştır.Buna göre nebi ve rasûllerin en fazîletlileri;Ulu'l-Azm olarak bilinen Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed'dir -Allah'ın salât ve selâmı hepsinin üzerine olsun-. Ulu'l-Azm'in en fazîletlisi ise, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'dir. Çünkü her nebi kendi toplumuna özel olarak gönderilirdi. Ancak Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- bütün insanlara gönderilmiştir. Bunun içindir ki Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- nebi ve rasûllerin en en fazîletlisidir.

Nitekim Allah Teâlâ Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- hakkında şöyle buyurmuştur:

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِلنَّاسِ بَشِيراً وَنَذِيراً وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ [ سورة سبأ الآية: 28 ]

"(Ey elçi!) Biz, seni ancak bütün insanlara (Allah'ın sevabını müjdeleyen) bir müjdeci ve (O'nun azabından uyaran) bir uyarıcı olarak gönderdik.Fakat insanların çoğu (hakikati) bilmezler." (Sebe Sûresi: 28)

Allah Teâlâ, nebi ve rasûlleri insanlar arasından seçmiş, onları kendi toplulukları için birer örnek kılmış, eğitmiş, terbiye etmiş, elçilikle şereflendirmiş, günahlara düşmekten korumuş ve onları mucizelerle desteklemiştir.Bu sebeple nebi ve rasûller, yaratılış ve ahlak bakımından insanların en mükemmeli, en bilgilisi, en doğru sözlüsü ve geçmişi en temiz olan kimselerdir.

Nitekim Allah Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurmuştur:

وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَإِقَامَ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ وَكَانُوا لَنَا عَابِدِينَ [ سورة الأنبياء الآية: 73 ]

"Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler (insanlara örnek kimseler) kıldık ve onlara hayırlı ameller işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibâdet eden kimselerdi." (Enbiyâ Sûresi: 73)

Nebi ve rasûller, itaat ve güzel ahlak bakımından bu yüksek makama sahip olunca, Allah Teâlâ, onları örnek almamızı emrederek şöyle buyurmuştur:

أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ هَدَى اللهُ فَبِهُدَاهُمُ اقْتَدِهْ قُلْ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْراً إِنْ هُوَ إِلاَّ ذِكْرَى لِلْعَالَمِينَ [ سورة الأنعام الآية: 90 ]

"İşte o nebiler, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Nebi!) O halde sen de onların yoluna uy. (Müşriklere) de ki: Bu tebliğe karşı sizden bir ücret (dünyalık bir şey)istemiyorum. O (İslâm), bütün âlemler için ancak bir hatirlatmadır." (En'âm Sûresi: 90)

Nebi ve rasûllerin sahip oldukları bütün güzel vasıflar, Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'de toplanmış ve Allah Teâlâ onu büyük ahlak ile şereflendirmiştir.

Bunun içindir ki Allah Teâlâ, onun her hâl ve hareketini örnek almamızı emrederek şöyle buyurmuştur:

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللهَ كَثِيراً [ سورة الأحزاب الآية: 21 ]

"(Ey mü'minler!) Andolsun ki sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Rasûlullah'ın (söz, fiil ve her halinde) güzel bir örnek vardır." (Ahzâb Sûresi: 21)

Nebi ve rasûllerin hepsine birden îmân etmek, İslâm akîdesinin rükünlerinden (esaslarından) birisidir. Nebi ve rasûllere îmân olmadan bir müslümanın îmânı tam olmaz. Çünkü nebi ve rasûller, Allah'a îmân demek olan aynı akîdeye dâvet etmektedirler.

N.tekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

قُولُواْ آمَنَّا بِاللهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنْزِلَ إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالأسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَى وَعِيسَى وَمَا أُوتِيَ النَّبِيُّونَ مِنْ رَّبِّهِمْ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ [ سورة البقرة الآية: 136 ]

"(Ey mü'minler!) Deyin ki:Biz Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer nebilere Rablerinden verilene îmân ettik. (Îmân konusunda) onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuş kimseleriz." (Bakara Sûresi: 136)

Kaynak: Muhammed b. İbrahim et-Tuveycrî, "Usûlu'-Dîni'l-İslâmî"kitabından alınmıştır