Allah’a hamd olsun.
Birincisi:
Şüphesiz Allah, peygamberleri İslam dinini tebliğ edebilmeleri amacıyla en mükemmel yaratılış özelliğine sahip ve örnek olacak şekilde mükemmel ahlaka sahip olarak yaratmıştır. Onların dışında yerine getiremeyeceği bir takım sorumluluklar vermiştir. Zira yüce Allah şöyle buyurdu: “ Onlara bir âyet geldiği zaman, “Allah elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilinceye kadar asla inanmayacağız” derler. Allah, elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle çetin bir azap erişecektir. “ Enam/124
Böylelikle İsrail oğulları, Musa aleyhisselam eziyet ettiklerinde yüce Allah onu temize çıkarmıştır. İsrail oğulları çıplak yıkandıkları için birbirlerini görürlerdi. Ancak Musa aleyhisselam örtü bulundurarak yıkanırdı. Bunun üzerine İsrail oğulları Musa aleyhisselam hakkında bir söylenti çıkarmışlar ve avretinde bir sorun olduğunu iddia etmişlerdir. Bir gün Musa aleyhisselam yıkanmaya gitti ve elbiselerini bir taşın üstüne koydu. Daha sonra taş onun elbisesini uzaklaştırdı, bunun üzerine Musa taşı takip ederek ey taş elbisemi ver diyerek peşinden gitti. Bunu gören İsrail oğulları vallahi Musa’da hiçbir sorun yoktur dediler. Musa ise taşı vurmaya başladı. (Buhari 278- Muslim 339)
İbn Hacer al Askalani bu hadis ile ilgili şöyle demiştir: bu hadis gereğince peygamberler yaratılış ve ahlak açısından mükemmel olduğunu gösterir. Her kim bir peygambere yaratılıştan bir kusur isnat ederse ona eziyet etmiş olur. Hatta bunu iddia eden kişinin küfre girmesinden korkulur. (Fethul Bari 6/438)
İkincisi:
Musa aleyhisselam’ın dilindeki ağırlık asli bir kusur değildir. Nitekim sonradan oluşan bir kusurdur. Bir takım müfessirlerin aktardıklarına göre küçük yaşta ağzına bir köz ateş koyduğu için meydana gelmiştir.
Şüphesiz her insanın başına geldiği gibi peygamberlerin de başına bir takım olaylar gelebilir. Peygamberler işkencelere maruz kalarak bir takım vücutlarında kusurlar oluşabilir. Rasulullah Sallallahu aleyhi vesellem de Uhud savaşında dişi kırılmıştır.
Musa’da var olan kusur tebliği etkilediği için Allah’tan bu kusuru gidermesini isteyerek şöyle demiştir: Mûsâ, dedi ki: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver, İşimi bana kolaylaştır, dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.” Taha 25-28
Bunun üzerine yüce Allah onun duasını kabul etmiştir: Allah, şöyle dedi: “İstediğin sana verildi ey Mûsâ!” Taha/36
Böylece anlaşıldığı gibi Musa’nın maruz kaldığı şey tebliğe engel olmayan bir şeydi. Ayrıca insanların ondan kaçacağı bir kusur değildi. Onun değerini alçaltan bir husus değildi. Sadece Melun firavun’un bir yalanı ve iftirasıydı.
Üçüncüsü:
Peygamberler, insanlar arasından seçilmiş kişilerdir. Allah katında yaratıkların en üstünleridir. Yüce Allah onları büyük günahlardan masum kılmıştır. İster peygamberlikten önce olsun ister sonra olsun büyük günahlardan masumdurlar.
Şeyhul İslam İbn Teymiye Rahimehullah Mecmu el Fetava 4/319 kitabında şöyle demiştir: “peygamberlerin küçük günahlar hariç tüm büyük günahlardan masum oldukları, İslam alimlerin çoğunun görüşüdür, ayrıca tüm cemaatlerin; tefsir, hadis ve fıkıh alimlerin görüşüdür. Hatta sahabe, tabibin ve onların tabilerinden bu görüş dışında bir şey aktarılmamıştır.
Küçük günahlar ise, bazen bazıları tarafından işlenebilir. Bu nedenle alimler küçük günahlardan masum olmadıklarını savunmuşlardır. Bununla beraber küçük günah işlediklerinde o günaha devam etmezler bilakis Allah onları uyarır onlarda hemen tövbe ederler.
Musa aleyhisselam’ın bir Kıpti’yi öldürmesi haksız yere değildi. Ayrıca onu kasıtlı olarak öldürmedi bilakis hatayla istemeden olmuştur. Olayın meydana gelmesinin nedeni, Musa’nın mazluma yardım etmek istemesidir. Çünkü Kıbtiler İsrail oğullarını köleleştirmişlerdi ve onlara zulüm ediyorlardı.
Kurtubi Rahimehullah şöyle dedi: “Musa’nın ona yardım etmesi, tüm ümmetlerde mazluma yardım etmenin dinden sayıldığı içindir. Ayrıca mazluma yardım etmek tüm şeriatlarda farzdır.
Katede Rahimehullah şöyle dedi: Kıbti, israili olan kişiye Firavunun mutfağı için odun taşımasını zorluyordu O’da bunu kabul etmeyerek Musa’dan yardım istedi.
Kurtubi: “ Ey Rabbim! Ben nefsime zulmettim beni affet. Allah onu affetti” ayetin tefsirinde şöyle dedi: Musa; Kıptinin ölümüne neden olan müdahalesinden dolayı pişman olmuştur. Bu pişmanlıktan dolayı rabbine yalvarmış ve istiğfar etmiştir.
Bununla beraber onu öldürmesi kasıtsız ve hata ile olmuştur. Nitekim bir yumruk genelde insanı öldürmez.
Muslim, Salim bin Abdullah’dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Ey Irak ehli! Siz ne kadar da küçük günahları sorar ve büyük günahları işlersiniz. Babam Abdullah bin Ömer, Rasulullah Sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle dediğini işitmiştir: Fitne şuradan gelir (başını doğuya işaret etti) oradan şeytanın boynuzları çıkar birbirinizin boyunlarını vurursunuz. Musa, Firavun ailesinden bir şahsı hatayla öldürmüştü buna rağmen yüce Allah şöyle buyurdu: …….. (Sana baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık, seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen’e gittin). …) Taha/40
Kastallani şöyle dedi: Öldürme olayı hata ile olduğu için masumiyetini zedelemez, ve şeytanın işinden olduğunu bildirmiştir. Onu ayrıca zulüm olarak nitelendirmiş ve ondan tövbe etmiştir. (İrşad el Sari 7/206
Her şeye rağmen şunu deriz: Kıbti’nin öldürülmesi bir sebepten dolayı meydana geldi, şüphesiz ölüm hata ile oldu ve kesinlikle Musa aleyhisselam onu öldürmeyi kastetmiyordu. Bu olay peygamberlikten önce vuku bulmuştur. Peygamberler nübüvvetten önce hatadan masum değiller. Bununla birlikte kasıtları iyilik yapmak ve mazluma yardım etmekti.
En iyisini Allah bilir.