Cuma 21 Cemaziyel-Evvel 1446 - 22 Kasım 2024
Türkçe

Cuma namazını terk etmenin hükmü

Soru

Cuma namazına gitmemenin cezâsı nedir?
Buna delâlet eden hadisler nelerdir?

Cevap metni

Allah’a hamd olsun.

Cuma namazını kılması kendisine farz olan kimsenin, özürsüz olarak Cuma namazını terk etmesi (kılmaması) büyük günahlardandır.

Kim, özürsüz olarak üç Cuma namazını terk ederse, kalbi mühürlenir ve gâfillerden olur.

Nitekim Ebu Hureyre ve Abdullah b. Ömer'den -Allah ikisinden de râzı olsun- nakledildiğine göre onlar, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i minberinin üzerinde şöyle söylerken işittiklerini rivâyet etmişlerdir:

لَيَنْتَهِيَنَّ أَقْوَامٌ عَنْ وَدْعِهِمُ الْجُمُعَاتِ أَوْ لَيَخْتِمَنَّ اللَّهُ عَلَى قُلُوبِهِمْ ثُمَّ لَيَكُونُنَّ مِنَ الْغَافِلِينَ. [ رواه مسلم ]

“Birtakım insanlar, ya Cuma namazını terk etmeyi bırakırlar, ya da Allah onların kalplerini mühürler.Sonra da onlar gâfillerden olurlar." (Müslim; 865)

Başka bir hadiste Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

مَنْ تَرَكَ ثَلَاثَ جُمَعٍ تَهَاوُنًا بِهَا طَبَعَ اللَّهُ عَلَى قَلْبِهِ. [ رواه أبو داود والنسائي والترمذي وابن ماجه وصححه الألباني في صحيح أبي داود ]

"Kim, özürsüz olarak üç defa Cuma namazını terk ederse (kılmazsa), Allah onun kalbini mühürler." (Ebu Davud; hadis no: 1052. Nesâî; hadis no: 1369. Tirmizî; hadis no: 500. İbn-i Mâce; hadis no:1125. Elbânî, Sahîh-i Ebî Davud'da "hadis sahihtir", demiştir.)

Bu, özürsüz olarak üç Cuma namazını terk edenin kalbî cezâsıdır. Zirâ kalbî cezâ, bedensel cezâ olan hapis veya sopa ile cezâlandırılmaktan daha çetindir.

Müslüman devlet başkanı veya yetkili kimsenin, bu günahlarından dolayı onlara caydırıcı olması için özürsüz olarak Cuma namazından geri kalanları cezâlandırması gerekir.

Her müslümanın, Allah'ın farzlarından birisini kaybetmek sûretiyle kendisini Allah'ın azabına maruz bırakmaktan Allah'tan korkması ve Allah'ın mükâfatını kazanmak için Allah'ın kendisine farz kıldığı emirleri yerine getirmesi gerekir.

Allah Teâlâ, lütuf ve ihsanını dilediğine verir.

Kaynak: Abdurrahman el-Berrâk